13 Ekim 2015 Salı

AKP ve ERGENEKON NEDEN YARGILANMALI? (4)

Bu yazı 11 Ekim 2015 tarihinde Yeniyön.tv de yayınlanan köşe yazısıdır.


Seçim öncesi AKP ve Erdoğan, Havuz medyasının da yardımıyla siyasî denklemlerin dizaynı adına ülkeyi germeye devam ediyorlar. AKP’ye yakın isimlerden ve zamanında mafyacılıktan hüküm giymiş olan Sedat Peker’in ‘teröre lânet’ mitinginde sarfettiği ‘’…o kadrolar yorgun düşerse, vatandaşa meşru müdâfaa hakkı doğarsa… oluk oluk kan akıtacağız’’ şeklindeki aslen terör ihtivâ eden sözlerinin ve gene AKP’ye yakın bir hesaptan yapılan ‘’bomba Ankara’da patlayacak’’ ifâdelerinin ardından olanlar oldu. Ankara’da sol kesime ait bir gösteri alanında iki bomba patladı ve 86 vatandaşımız öldü, 186 kişi ise yaralandı. Bütün bunların eski ve yeni (yeşil) Gladyo salvoları ve birtakım mühendislik hesapları olduğu herkesin mâlûmu.

İşte böyle bir dönemde; bir süredir yazmakta olduğumuz ‘’AKP ve Ergenekon Neden Yargılanmalı?’’ yazı serisi daha da önemli bir hâl alıyor. Bugunkü yazıda meseleyi daha genel ve makro bir boyutta değerlendirelim.

İttihad ve Terakki ile başlayan bir zaafımız var. Vatan, millet diyerek hareket eden ancak, hakîkata sarılmak yerine, İslâmcılık, Kürtçülük, Türkçülük ve gerektiğince mezhepçilik gibi anlayışlarla aslında sadece hamasî siyâset ve politika izleyen acemi oğlanlarımız vatana ve millete en büyük zararları verdiler. Vatana hizmet edeceğiz derken; çoğu, hayranı oldukları yabancı ülkelerin şaklabanları hâline geldiler. Koca imparatorluğu hamasî reflekslerle yönetip bir dünya savaşına sokarak parçaladılar ve tebaamız olan diğer milletleri de küstürdüler. Devletin bekası ve siyâsî dizaynı adına kanunsuz-devlet dışı suç işleyebilen anlayışların temeli o zamanlarda atıldı. Bu, yeni Cumhuriyete de sirâyet etti. Dünyanın en etkili gladyolarından birinin ülkemizde olması bu yüzden hiç şaşırtıcı değil.

Bu tarz bakış açıları kendi seçilmişlerine bile darbe planlayan ‘rejimin sahipleri’ anlayışlarını tetikledi hep. Devletçi zihniyet şiârımız oldu. Zamanında devleti kâfir îlân eden İslâmcılar, AKP örneğinde olduğu gibi, gücü ele geçirince devletçi anlayışı kutsallaştırdılar ve bize aslında ne kadar da Muhaberatçı anlayış meraklısı olduklarını gösterdiler. Gladyo, bu sefer yeşil bir renk aldı ve siyâsî manipülâsyonlara yeni bir kostümle devam ediyor.

İşte bu yüzden AKP ve Ergenekon neden yargılanmalı sorusu daha büyük değer kazanıyor. Yargıdan kaçtığı müddetçe bir bir suç örgütü görünümünde olan AKP ve Ergenekon gibi örgütlerin işledikleri suçlar, ki bunların çoğu ‘vatana hizmet-vatanın bekası’ boyalıdır, hesabı sorulmadığı sürece o toplumun sorumluluğu altındadır. O suçlardan hesap soramayan veya o dirâyeti göstermeyen toplumlar o suçların dolaylı olarak ortağı olurlar ve ister kısa vâdede ister uzun vâdede bedel öderler.

Nazi Almanyasının vatandaşları Hitler’e verdiği desteği çok ağır ödemiştir. Japon İmparatorluğunun hırslarının peşinden giden Japon halkı da çok acı bir fatura ödemiştir. Avrupa ve Vatikan tarihi benzer örnekler ile doludur. Mayalar, Eski Mısır, Emeviler, Ad ve Semud… Eski zâlimlerin ve Firavunların zulümlerine ‘’ama karnımızı doyuruyor’’ sâikleriyle sessiz kalan milletler de acı faturalar ödemişlerdir hep.

Mezkûr İttihadçı mâcerâperestlerin, ki Abdulhamit de onları bu şekilde tanımlamıştır, Ermeni sorununu hallederkenki acemiliklerinin neticelerini bugunkü bizler dünya arenasında çekiyor ve ‘’katliamcı millet’’ damgası yememe noktasında zor günler geçiriyoruz.

Son 30-40 yılda işlenen fâili meçhul cinâyetlerin, asit kuyularında yok olan bedenlerin, Sivasların, Suruçların, Dersimlerin, Dağlıcaların, 80 olaylarında yitirdiğimiz binlerce sağcı-solcu gencimizin, kendi yabancı vatandaşlarımıza uygulanan Varlık Vergileri’nin hesaplarını vermekte zorlanıyoruz. ‘Devlet’ hesabına gerçekleşen kanunsuz bu ve benzeri tüm suçlar ve cinâyetler yakamıza yapışıyor. Mevcut AKP hükümeti ve Erdoğan’ın kendi varoluşsal bencil hırsları, zâfiyetleri ve basîretsizlikleri yüzünden derin Gladyo güdümünde giriştikleri zulümler ve sistem manipülâsyonları ülkeyi kanlı günlerin, bölgesel bir savaşın ve hattâ bölünmenin eşiğine getirdi. Daha önce de belirttiğimiz gibi bu günlerin acı faturasını hem şimdiki hem de gelecek nesiller ödemeye devam edecekler.

Mesele bununla da sınırlı değil. Böyle sefil gündemlerle enerjisi çalınan, toplumsal ahengi ve birlikte yaşama kaabiliyetleri her gün dinamitlenen, sürekli bir toplumsal dizaynın nesnesi olan insanlar ne medenî bir devlet anlayışı geliştirebiliyorlar ne de gerçek insanî ve ahlakî bir düzlemde hayat sürdürebiliyorlar.

İşte bu nedenlerle bu tür yapılardan hesap sorma yetenek ve dirâyetinin gelişmesi gerekiyor. AKP örneği bağlamında daha önce belirtmiştim: AKP’den hukuk önünde öyle bir hesap sorulmalıdır ki, bu topraklarda yüz yıl boyunca hiç bir fert ve siyasi erk en ufak bir hırsızlık ve yolsuzluk yapmaya dahi cesâret edememelidir. Bunu daha da genişletip gladyo heveslilerinin kullandıkları reflekslere uygulayabilirsiniz.

Hesap sorabilen toplumlar konusuna kısmetse devam edeceğiz.