13 Ekim 2015 Salı

AK PARTİ VE ADALET PRİZMASI

Bu yazı 26 Temmuz 2015 tarihinde Yeniyön.tv de yayınlanan köşe yazısıdır. 

Adalet kelimesini duyduğumuzda aklımıza gelen klişe sözler vardır. Adalet mülkün temelidir denir meselâ. Adaletin sembölü ise; gözü bağlı şekilde bir elinde kılıç diğer elinde terazi tutan Eski Roma’dan kalma Justitia figürüdür. Aynı şekilde; ama gözü açık Yunan Tanrıçası Themis de vardır. Adalet terazisi kararlarda objektiflik ve tarafsızlık dengesini sembolize eder. Kılıç ise adaleti uygulamakla yükümlü olan otoritenin gücünü, istikrarını ve devamlılığını temsil eder. Gözün bağlı olması; adalet dağıtıcılarının, duyguların, çıkarların, gücün ve kişilerin etkisinde kalmaması, kişilere göre adalet dağıtmaması; tamamen kendi iç vicdanî gözleri ile hakîkate bakması anlamındadır. Zîrâ, ‘’en mükemmel adalet, vicdandır.’’ (Victor Hugo)

Adaletin gözü kördür derken de bu hakîkat anlatılmak istenmektedir şüphesiz. Karşısına oturan kişinin zenginliğine, soyuna, asaletine, ırkına bakmaması beklenir adaletten. Oysa çoğu zaman böyle olmaz! Adalet ve hukuk sisteminin zenginlerin, güçlülerin ve zalimlerin elinde bir paçavraya döndürüldüğü çok olmuştur. Hâlihazırda ülkemizde yaşanan süreç de adalet sisteminin AKP hükümeti ve Erdoğan eliyle felç edilmesi sürecidir. İddialar karşısında aklanmak yerine hukuk sistemini dağıtmağa, bununla da kalmayıp onu yeniden dizayn etmeye çalışmaktadır AKP.
İşte bu nedenle aslında adaletin gözünün bağlı olmaması gerektiğini düşünürüm. Prof. Sami Selçuk, başka bir sâikle de olsa, Themis’de ki gibi yargıcın gözünün açık olması gerektiğini savunur. Ona göre adalet, karşısına oturan kişiyi çok iyi tanıyarak karar vermelidir. Bir eğitimci gözüyle meseleye ben de benzer bir zaviyeden şöyle bakıyorum:

Adaletin kılıcı, terazisi vb. kavramlar dışında yeni kavramlara ihtiyacımız var. Bence ‘adalet prizması’ sembolü olmalıdır. İnsan gözünün algılayabildiği görünür ışık bir prizmaya vurduğunda değişik dalga boylarındaki tayflarına ayrılır. Böylece renkleri görürüz. Adalet sistemi de vicdan gözlerine yansıyan ışıkları (suç, delil, iddia) dalga boylarına ayırıp analiz ederek karar vermelidir. Böyle bir bakış; bilgiden ve delilden beslenme, olayların esasına vâkıf olma, hakîkatı tüm renkleri ile görme bilgeliğidir. Yargıçlar bilge olmalıdır aynı zamanda. Gerçek bilgelik cesareti de besler. Hatta bu kabiliyetleri öyle derinleşmelidir ki, sadece görünen ışığı değil, diğer dalga boylarını da görebilmelidirler. Çünkü günümüzde suçlar artık daha bir ustalıkla, çeşitlilikle ve cesaretle işlenmektedir; hükümet kılığına girmektedir meselâ. Görünen ışık elektromanyetik ışınımların küçük bir kısmıdır. Onun dışında X-ışını, radyo, mikrodalga, ultraviyole, kızılötesi ve gama ışınları da vardır. Karanlıkta bizim seçemediğimiz bir fareyi kızılötesi ışınlar sayesinde görür yılanlar. Güneşe bakarken tüm dalga boyları ile bakabilsek onu sadece sarı değil birçok farklı tarz ve renkte görebilirdik. Onun gibi; bilge bir adalet, suçları ve şahısları değişik bilgelik ve bilgi (delil) boyutlarıyla da görüp değerlendirebilmeli, hakîkate öyle vâkıf olmalıdır. Kant’ın dediği gibi; ‘’insanlar ışığı görmez, ışıkla görür.’’ Önemli olan onu algılayabilecek kabiliyetin (gözün) – adalet açısından – vicdan gözünün, bilgeliğin, bilgeliğin kazandırdığı cesaretin ve ‘prizmanın’, olmasıdır.

Felç edilen adalet sistemimiz öyle mi oysa? AKP hakkında kara para aklama, rüşvet, yolsuzluk, ihâleye fesat karıştırma, teröre destek, fişleme, yalan, iftirâ, adam kayırma vb. birçok dalga boyunda tezâhür eden suç iddiaları ve delilleri var. Buna rağmen adalet sistemi felç edilerek sadece AKP ampülünden, yani Erdoğan ve Havuz medyasının yoğun ve sistemli illüzyonundan, yansıyan ışığı (‘’paraleli’’) görmesi istenmektedir. Oysa o ışığa adalet prizmasından bakabilsek bahsettiğim suçlar görünecektir. Fenerle gözüne ışık tutup hareketsiz bırakma bir tavşan avlama yöntemidir. Hukuk sistemimiz işte bu şekilde AKP ampülünün ışığı ile felç edilmekte ve adalete adetâ bir ışık körlüğü yaşatılmaktadır. ‘Adaletin gözü kördür’ sözü AKP’ce böyle anlaşılmak istenmektedir.

Ülkenin AKP cenderesinden kurtulup bir an evvel normalleşmesi lâzım. Adalet sistemi ancak o zaman rahat bir nefes alıp aslî vazifesine dönebilir ve süreçten aldığı derslerle resmini çizdiğim bilgeliği yakalama yolunda ilerleyebilir. İşte o zaman geldiğinde adalet sisteminin AKP’yi nasıl yargıladığını görecek ve hangi ‘dalga boylarında’ ne tür suçların irtikâb edilmiş olduğunu hayretle ve teessürle izleyeceğiz!


Sabır ve dua ile bekliyoruz!