30 Temmuz 2007 Pazartesi

ASIL SORUN


Gazeteciler, Kıbrıs'ta Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a önemli bir seçim sonrası sorusu yöneltmişler. Soru, Genelkurmay başkanın yaptığı açıklama ve yayınladığı geceyarısı bildirisi ile ilgili. Konunun en önemli tarafı olması açısından, seçim sonrasında Genelkurmay Başkanı'na sorulabilecek güzel bir soru. Soru güzel olmasına güzelde; cevabın aynı zihinsel tadı vermediği gayet açık. Gazetecilerin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gece yarısı bildirisinin seçim sonuçlarında etkili olup olmadığı (Zaman, 30 Temmuz 2007) yönündeki sorularına şöyle cevap veriyor Genelkurmay Başkanı: ''Elimizde somut veriler olmadan bir şey söyleyemeyiz, ama benim düşüncem öyle değil.''

Bu yanıt, birçoklarını tatmin etmiş olabilir; hatta bazı kişileri (çağrıştırdığı klasik laiklik anlayışı dolayısıyla) memnun da etmiş olabilir. Benim üzerinde durmak istediğim husus bu laiklik vurgusunun varlığı değil. Ya, mesajın içerisinde saklı olan; e-bildirinin hizmet ettiği anlayışa olur veren, onun varlığını ve niteliğini kabul eden yaklaşım. Hepimiz, o bildirinin siyasete çok açık bir müdahele olduğunu, 'siyasete balans ayarı' kapsamında bir girişim olduğunu biliyoruz. 'Internet sonrası (post-Internet) muhtıra-darbe (ifade bana ait) diyebileceğimiz yeni bir toplum mühendisliği uygulaması ile karşı karşıyayız. Sayın Büyükanıt, bu açıklaması ile bu türden yaklaşımları benimsediğini açık etmiş oldu böylece. Başkalarını bilmem; ama benim açımdan son derece talihsiz bir açıklama bu. Siyaset tarihimize ayrı bir kara leke olarak geçeceğine eminim.

Genelkurmay Başkanı görüşlerine şu şekilde devam ediyor: ''Türk Silahlı Kuvvetlerinin görüşleri günlük olarak değişmez. 12 Nisan'da söylediğimiz şeylerin aynen şu anda da arkasındayız.'' Türk Silahlı Kuvvetlerimizin günlük olarak görüş değiştirmediğini, istikrarlı davranmaya çalıştığını duymuş olmak ne kadar güzel. İçime rahatlık verdi bu açıklama. Bir gün bir savaş çıkarsa Genelkurmayımızın çorap değiştirir gibi görüş değiştirmeyeceğini biliyoruz artık. Ancak bu açıklamanın bize anlattığı bir hakikat var. Belki de asıl sorun bu açıklamanın içinde gizlidir. Genelkurmayımızın gerçek sorunu; görüşlerin bazen genel gidişata ve konjektüre göre değiştirilmesi gerektiği gerçeğini iyi okuyamaması. Türkiye'de bir çok şey değişiyor. Belirli bir ideolojik kesim ve ulusalcı çevre dışında, Türk insanı artık ne darbe, ne muhtıra ne de e-bildiri duymak ve görmek istemiyor. Çoğunluk, gerçek bir demokrasi atmosferi altında, birlik ve beraberlik içinde rahat bir yaşam sürmek istiyor. Onların görmek istedikleri; siyasi tercihlerinin meclise tam olarak yansıması ve gerçek bir kuvvetler ayrılığı anlayışının ve sağlıklı bir laiklik ilkesinin hayata geçirilebilmesi. Ekonomik sorunlarını çözebilmiş ve bunu daha yüksek bir gayrı safi milli hasıla olarak tüm halkına yansıtabilmiş bir Türkiye'nin tesis edilebilmesi. Maalesef bugün ordumuz, kendisine biçtiği laikliği koruma görevini ifa ederken bu saydığım beklentilerin çoğunu hasara uğrattığının bilincinde değil. İşte bahsettiğim; o değiştirilmesi gereken ''görüşler'' de bunlar. Ordunun artık halkın bu taleplerini çok iyi okuması ve ardından da bu sabit görüşlerini değiştirmesi gerekiyor. Bunun haricinde Genelkurmay'ın kendisini bir görüş değişikliğine daha alıştırması icab ediyor. Yeri gelmişken onu da belirteyim: Türkiye'nin laikliği koruma gibi bir sorunu yok. Asıl sorunu; gerçek laikliğin hiçbir zaman yerleştirilememiş olmasında yaşıyoruz. Yani gerçekte ordumuz aslında hasta bir laikliği koruduğunun farkında değil. Sayın Büyükanıt ve ekibinin bu konu üzerinde kafa yormaları ülke için çok daha büyük bir hizmet olur aslında.

Çok kısa bir süre sonra Paşalarımız yeni bir imtihanla daha karşı karşıya gelecekler. Seçimlerin ardından 20 milletvekilini meclise sokmayı başarabilmiş bir DTP var karşımızda. Askerlerin, meclisteki yemin töreni sırasında sıra DTP'li bağımsız milletvekillerine geldiğinde salonu terk edecekleri söyleniyor. Ben de bu kişilerin siyasi görüşlerinin, askerlerimiz kadar, karşısındayım. Ancak ortada başka bir sorun var. O da her zaman vurgulanan gerçek demokrasinin hayata geçirilebilmesi gerçeği. Ne kadar istemesenizde, o vekillerin seçilmesi, bölgede yaşayan bir kısım vatandaşımızın tercihi ve buna saygı duyulması gerekiyor. Askerlerimize düşen o gün orada sonuna kadar oturup 'gerçek demokrasi' vurgusu yapabilmeleri. Henüz bu olgunluğa ulaşıp ulaşamadıklarını hep birlikte göreceğiz. Göremez isek zaten bu yazının önerdiği 'fikir dönüşümünün (transformasyon) gerekliliği' gerçeği hala geçerliliğini korumuş olacak. 30 Temmuz 2007

İlave: 5 Ağustos 2007

Nihayet meclis seçim sonrası ilk buluşmasını gerçekleştirdi ve millketvekilleri yeminlerini ettiler. Ne yazık ki; hem Cumhurbaşkanı Sezer hem de Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları meclisteki yemin törenine katılmadılar. Sadece DTP'ye tepki olsun diye mi katılmadılar yoksa AKP'ye karşı pasif bir tepkiyi de içine alan 'bir taşla iki kuş' uygulaması mı yaptılar bunu şimdilik bilenmiyoruz. Kim bilir belki de katılmamalarının bir nedeni de yemin törenine katılacak misafir vatandaşlar arasında başörtülü (türban ifadesini kabul etmediğim için kullanmıyorum) eşlerin de bulunacak olmasıdır. Neden her ne olursa olsun daha önce de altını çizdiğim, demokratik olgunluk yolunda daha çok mesafe amamız gerektiği anlaşılıyor.