Bu yazı 2 Şubat 2016 tarihinde Yeniyön.tv de yayınlanan köşe yazısıdır.
Toplumsal sağlığımız bağlamında yazdığım yazılarda hep şunu savundum: Ekonomik, siyâsî, hukûkî ve ahlâkî anlamda bir dibe vurma hali yaşıyoruz ve daha da yaşayacağız. Ali Ünal’ın AK Parti hükümetini kastederek ‘’devlet trenini raydan çıkartacaklar’’ ve Ali Bulaç’ın ‘’Çanakkale’den beri başımıza gelen en büyük felâket’’ diye tanımladıkları günlerin içerisinden geçiyoruz. Yenilen vurgunların ardından hatalarından ders çıkararak hayata tekrar tutunmayı başaran bir toplum olacağız. Bize bu sıkıntılı günleri yaşatan AKP ve arkasındaki itici güç olan Ergenekon bir yandan zulümlerinin sonu olacak günleri iyice yakınlaştırırken, farkında olmadan, aslında bir çok yönden ülkemize ve bizzat hedef aldıkları Cemaat’e hizmet ediyorlar.
Bu eylemler ve ülkemiz adına ileriye dönük genel faydaları şu şekilde özetlenebilir:
Adâlet ve devlet sistemine bakan yönüyle…
Adâlet sistemi yolsuzlukları örtme adına adetâ felç edildi. Bu konuda ‘AK Parti ve Adâlet’ temalı yazdığım bir kaç yazıya tekrar bakılabilir. AKP’nin bu yöndeki ihtiyacını fırsat bilen derin yapı, Erdoğan’ın etrafını sardığı oligarşik elemanları vasıtasıyla, hukuk katliamlarını kontrollü bir şekilde; ama perde gerisinden destekledi ve o sırada Ergenekon ve Balyoz davaları dolayısıyla zarar gören kendi bürokratik ve yargı örgütlenmesini tekrar dizayn etti. ‘’Adâlet sistemi istediğimiz noktaya geldi!’’ diyen Perinçek, bu kadrolaşmayı itiraf ediyordu aslında.
Bu hukuk katliamlarının faydası şu: Her şey bittiğinde; halk arasında güvenilir, şeffaf ve sağlam bir adâlet ihtiyacı en üst düzeyde hissedilmiş olacağından AKP ve Ergenekon’un (veya Göktürk) yargılanmalarının ardından ülkede daha esaslı bir hukuk sistemi ikâme edilecektir.
AKP sayesinde; bir hükümetin yasama, yürütme ve yargı sistemlerini nasıl suistimal edip kitleyebileceği, her yönüyle yaşanarak, tecrübe edilmiş olacağından, gelecekte bu fare delikleri iyice yamanacak ve daha sağlam bir güçler dengesi tesis edilecektir.
Hukuku, emniyeti ve bürokrasiyi darmadağın etmiş bir iktidar partisinin ülkeyi nasıl savaşların ve bölünmelerin eşiğine getirebildiği, ne tür istihbârat ve güvenlik zaaflarına sebep olabildiği her yönüyle anlaşılmış olacağından, seçilmiş ve atanmışların denetlenmesi meselesi devletin önceliği hâline gelecektir. Devlet aklı, ilkeler ve prensipler bağlamında yeniden inşâ edilecektir.
Devlet yöneticilerinin zaaflarının dış ve iç zararlı unsurlarca nasıl kullanılabildiği ve hangi yöntemlerle onlara vatan hainlikleri yaptırıldığı kurumlarca tecrübe edileceğinden ileride sistem daha güvenli, dirençli ve hesap sorar hâle gelecektir.
Devlet malını ihâleler ve fesat yoluyla çalmanın ne kadar kolay olduğu daha net görüldüğünden, Sayıştay gibi denetleme kurumları daha bağımsız ve etkin bir konuma getirileceklerdir. Belediyeler ve Bakanlıklar ile ilgili kanun, düzenleme ve yetkilendirmeler revize edilecektir. Hele vakıflar aracılığıyla yapılan ihâle yolsuzlukları, parselleme ve çıkar amaçlı örgütlenmelerin bir daha tekerrür etmemesi adına gerekli kanunî tedbirler alınacaktır.
‘Türban’ ve ‘Paralel’ gibi hukûkî karşılığı olmayan belirsiz kavramlar üzerinden hukukun nasıl manipüle edilebildiği ve belirsiz ifâdeler ve kavramlar üzerinden ne tür cadı avları gerçekleşebildiği yaşanarak tecrübe edileceğinden, ileriye dönük daha ilkesel bir anayasa ve hukuk sistemi dizayn edilecektir. ‘Makul şüphe’ yasası ve ‘istihbarata verilen yargılanamazlık’ gibi uygulamaların varlığı bile adâletin geldiği tehlikeli noktaya güzel bir örnektir.
Bizzat Erdoğan nezdinde ve Başbakan-Cumhurbaşkanı düzeyinde siyâsî dilin ne kadar kirletilebildiği ve bunların sonuçları herkesçe daha net anlaşılmış olacağından, gelecekte ülkede daha nezih ve seviyeli bir siyâsî dil, üslup ve anlayış hakim olacaktır. Aksi; eskisi gibi rağbet görmeyecek, taraflarınca dışlanacak veya marjinalleşecektir. Sütten ağzı yanan siyâset dili, artık üslup yoğurdunu üfleyerek yiyecektir.
Medyaya bakan yönüyle…
Süreçte en büyük darbelerden birini şüphesiz medya aldı. Diğer faktörlere kıyasla dibe vurduğu en erken, en hazin ve en net şekilde görülen belki de medya oldu. Medyanın; siyâsî erkler ve iş çevreleri ile yıllardır süregelen ve artık tiksindirici boyutlara ulaşmış bulunan ilişkileri, artık sarsılacak, meslek daha ilkesel ve kurumsal bir kimlik kazanarak, gerçek gazetecilerin ve aydınların elinde zamanla yeniden yükselecektir. Bir çok medya organı ve ‘gazeteci-yazar’ yok olup silinirken, bu zulüm ve baskı döneminde dik durmayı başarmış olan aydınlar, gazeteciler, gerçek uzmanlar ve grup olarak Hizmet medyası en güvenilir yayın organları olarak yükselen değerler arasında olacaklardır. Bu, elbette süreçten çıkarılacak derslerin ve özeleştirilerin hayata geçirilebilmesine vâbestedir.
Elbette İnternet tabanlı alternatif medya araçlarının süreç içerisinde oynadıkları önemli rolü ve yükselen değerlerini de unutmamak gerekir. AKP zulmüne karşı gösterilen dirençte en önemli zemini sağlamış olan bu ortamların bundan sonraki süreçte kâbiliyet ve çeşitlilik yönünden çok daha bereketli menfezler haline geleceklerini düşünüyorum. Bu da hem ülkedeki çok sesliliğin artması ve demokratik reflekslerin gelişmesi adına hem de sadece fikrî çok sesliliğin değil; kâbiliyet çeşitliliğinin de artması adına faydalar sağlayacaktır. Bir bakıma; şimdilerde bir kaç gazete patronu, holding ve siyâsî erk etrafında oluşturulan haber, yazı ve fikir tekeli kırılacak, çeşitlilik artacak ve düşünce, daha geniş bir temsil kâbiliyeti kazanacaktır. Meselâ; AKP yanlısı bir mafya babası olan ve geçenlerde bazı gazetecileri ‘kan banyosu’ yaptırmakla tehdit eden bir kişinin, ‘bana zorla medya kurduracaklar’ şeklindeki açıklamasının altında yatan medyaya karşı olan bakış açısı ileride değişecektir.
Yeni anlayışa en kolay adapte olabilecek olan Hizmet medyası, bu anlayışın yerleşmesinde öncü ve itici bir rol oynayacaktır. Zaman Amerika gazetesinde yayınlanmış olan ve şahsî blogumdan da ulaşabileceğiniz ‘’Zaman gazetecilik seminerinden görünen gelecek’’ başlıklı yazıma bu gözle; gelecekte gazetecilikte geçerli olacak olan parametreleri irdelemek adına, göz atılabilir.
Devam edeceğiz…