8 Şubat 2016 Pazartesi

CEMAAT NEDEN VE NASIL KAZANIYOR? (6)

Bu yazı 4 Şubat 2016 tarihinde Yeniyön.tv de yayınlanan köşe yazısıdır.


Yaşadığımız sürecin ülkemize ve Hizmet Hareketi’ne olan katkılarına devâm edelim.

Topluma bakan yönüyle…

AKP, Ulusalcılar ve derin yapılar eliyle kamplaştırılıp birbirlerine karşı düşmanlaştırılan insanlar dibe vuruşun ardından gelecek rahatlama döneminde kaybettikleri birlikte yaşama duygusunu tekrar kazanacaklardır. Toplum bu yönüyle bir arayış içerisine girecektir. Diyalog, Alevi ve Güneydoğu açılımları ile bu konuda en başarılı ve bir temele dayalı faâliyetler yürüten Hareket, bu konuda fikrine danışılacak ve enerjisine ihtiyaç duyulacak ilk adres olacaktır.

Süreç içerisinde AKP eliyle din istismârı en yüksek boyutta yaşandığından; artık hiçbir İslâmcı parti, dini bu kadar fütursuzca suistimal etmeye yanaşamayacaktır. Hattâ; AKP tecrübesinden sonra başka hiçbir İslâmcı partinin bir daha merkeze yerleşebilme ihtimâli kalacağını sanmıyorum. AKP eliyle siyâsete bulaşıp devletleşmiş ve birtakım çıkar ilişkilerine bulaşmış olan dinî gruplar ise ya hatâlarından ders alarak saflaşacak ve kirlerinden kurtulacaklar ya da yok olacak veya dağılıp ufalacaklardır. Böylece ülkede gerçek İslâmî anlayışın tesis edilebileceği yeni uygulama alanları açılacaktır. Dinî hizmet sahası Kur’an ve Sünnet’e dayalı fabrika ayarlarına geri dönebilen gruplar ile birlikte genişleyecektir.

Mahmut Akpınar’ın da işâret ettiği gibi ‘’Câmia mensuplarının çektikleri ve yaşadıkları lehlerine dönecek ve pek çok kesim ‘yanılmışız’ diyerek özür dileme yoluna girecektir. Yolsuzlukların, usulsüzlüklerin, İslâm’a ve hukuka uymayan pek çok iş ve eylemin algı yönetimiyle uzun süre ve kalıcı olarak örtülemeyeceği bütün kamuoyu, muhafazakârlar, cemaatler tarafından da görülecektir.’’

Emre Uslu, ‘’17-25 aralık yalancıları, hırsızları, saray soytarılarını, kabin memurlarını, siyâsî câriyeleri, kapı kullarını, namuslu aydınlar ve dik duran muhafazakârlardan ayrıştıran tarihi bir darbedir. Değeri 30 yıl sonra çok daha iyi anlaşılacak bir darbe’’ derken haklıydı. Buna Levent

Gültekin’in AKP’li bir yetkilinin ağzından aktardığı; ‘’siz Erdoğan’ı yanlış yapıyor sanıyorsunuz. Hayır hata yapmıyor! Ülkeyi bölmek istiyor’’ şeklindeki itirâfını da buna dâhil edebilirsiniz.
Gültekin’in, ‘’bugünlerin en faydalı olayı gerçek bölücüleri anlamamızı sağlamasıdır’’ sözü şüphesiz bir gerçeğe işâret ediyor. Süreç bittiğinde enkaz yığını üzerinde pişmanlıklar yaşayan halk kitleleri bir daha hiçbir siyâsiye gönlünü o kadar fütursuzca açmayacaktır. Erdoğan ve AKP, Türk halkına ve dünya Müslümanlarına İslâmcılığın gelebileceği en kirli boyutları göstermiş olacak ve onun yapabileceği en büyük duygusal istismârın ve tahrîbâtın temsilcisi olarak anılacaktır.

Muazzam yoğunluktaki güvenin ülkeyi nasıl bir felâkete ve bölünmenin eşiğine getirdiğini gören, özellikle, muhafazakâr kesim artık daha temkinli davranmayı öğrenecektir. Her sakallının ve ‘’Allah diyenin kâbe yolcusu olmadığını’’ anlayacaktır. Her dönemde karizmatik siyâsî liderlerin duygusal olarak peşine takılmış olan halk, artık daha çok ilkeler ve prensipler ışığında faâliyet yürüten siyâsî oluşumlar görmek isteyecek; onların vaad ve söylemlerini sorgulayacak, duygusal değil; ilkesel bağlılıklar sergileyecektir.

Sadece AKP’nin doyumsuz ve çirkef siyâsî anlayışı değil, diğer partilerin plansızlığı, programsızlığı ve zulüm karşısındaki suskunlukları da aslında ne kadar kırılgan ve sahte bir demokratik sistemimiz olduğunu herkese gösterecektir. Siyâsetin, ekonominin ve özellikle devlet politikalarının, tamâmıyla bu tür partilere emânet edilemeyeceği daha net anlaşılacaktır. Kendi vatandaşını ülke içinde ve dışında fişleyen, jurnalleyen, cadı avlarına maruz bırakan, yabancı temsilciliklere şikâyet eden, rüşvetler teklif eden, her politikası çöken, adı terörle anılmaya başlayan, halkına kin, öfke ve nefret kusan bir iktidar bu milletin binlerce yıllık devlet akıl ve itibârını hiç olmadığı kertede ziyana uğratmıştır.

Bu belâ def edildiğinde artık devlet aklı, vakarı, denetimi ön plana çıkacaktır. İtibâr saraylarda ve lüks harcamalarda değil; âdil hükmetmede, akıllı ve ilkeli harekette, hakîkati temsil ölçüsünde aranacaktır. Çıkara ve lider sultasına dayalı siyâsî parti ve milletvekilliği sisteminin zararları her boyutuyla daha iyi görülebilecektir. Bu da; zâten gladyotik yapı da AKP ile birlikte yargılanacağından, zincirlerini kırmayı başaran siyâsî sistem içerisinde, değişimi ve reformu tetikleyecektir.

Devâm edeceğiz…