13 Nisan 2016 Çarşamba

ERDOĞAN, GÜNEYDOĞU VE KENTSEL DÖNÜŞÜM

Bu yazı 14 Nisan 2016 tarihinde Yeniyön.tv de yayınlanan köşe yazısıdır.


Erdoğan Mart ayı başında Güneydoğu’daki olayları kasden ‘’Bundan sonra bölgeyi kentsel dönüşüm heyecanı saracak. O huzurlu günlere geri döneceğiz” demişti. Bu söz karşısında gazeteci Kâzım Güleçyüz haklı olarak şu soruyu sormuştu: ‘’Huzur kentsel dönüşümde, öyle mi?!’’

Güneydoğu adetâ kan ağlıyor ve bölge bölünmenin eşiğine geldi. Erdoğan, 7 Haziran seçimleri öncesinde ‘’400 vekil verin bu iş tatlılıkla çözülsün!’’ demiş ve bu söylemlerle ülkeyi yine germişti. Seçimlerdeki hezimetin ardından bazı Havuz yazarları ‘’halk kaosu seçti!’’ diyerek gelecek kanlı günlere işâret etmişlerdi.

Sonrasında büyük bir beceriksizlik ve basiretsizlikle yönetilen ‘çözüm süreci’ bitti ve PKK eskisinden daha güçlü bir şekilde yeni kanlı eylemlere imza attı.

Bugün bölge bir kan ve gözyaşı deryâsına mahkûm edilmiş vaziyette. Şehirler târumâr edildi ve halkın bir kısmı can güvenliği olmayan bölgelerde mahsur kalırken diğer kısmı da çoktan Batı illerine göç etti.

Bu tâlihsiz gelişmelerin sorumlusu olan hükümet ve sürecin baş aktörü Erdoğan hâlâ görevdeler ve büyük bir kayıtsızlıkla gelişmeleri seyrediyorlar. Erdoğan’ın; ‘PKK bizi aldatmış, demek ki arkasında daha büyük bir akıl var’ sözüne mi hayıflanalım yoksa büyük bir çâresizlik içinde ‘hadi bunu da paralele yıkalım’ aklı ile hareket etmelerine mi yanalım bilemiyoruz. Evet! Güya PKK’ya bağlı bir evde Gülen’in kitaplarının olduğu bir kitaplık resmi ile Cemaat’in PKK ile ortak hareket ettiğine inandırılmaya çalışıldı bu millet hükümet tarafından. Oysa çok değil bir iki yıl öncesinde aynı insanlar bu sefer PKK ile barış sürecindeyiz ama ‘paralel’ engel oluyor diyorlardı!

Tüm bu kanlı hengâme sürerken, Erdoğan’ın çıkıpta ’’Bundan sonra bölgeyi kentsel dönüşüm heyecanı saracak. O huzurlu günlere geri döneceğiz’’ şeklinde bir ifâde kullanmış olması büyük bir tâlihsizlik ve basiretsizlik örneğidir; eğer ardından planlı bir hareket yoksa!

Yâni, bölge planlı bir kaos ortamında yerle bir ediliyor, sular durulduğunda kentsel dönüşümde uzmanlaşmış AKP’li şirketlerce bir ihâle ve rant saldırısına açık hâle getirilmek isteniyorsa durum başka.

Her hâlükârda, kentsel dönüşüm hiçbir zaman ‘huzurlu günlerin’ kaynağı olamaz. O, sadece niyet ve sistematik gayretlerinize bir araç olabilir ancak.

Bir yerde huzurun kaynağı; mülkün temeli olan adâlet, birliğin temeli olan şefkat, sevgi ve muhabbet, gelişmenin temeli olan ekonomik yatırım ve iktisat, inkişafın temeli olan bilgi, ahlak ve vicdandır.

Bir devlet ve devlet lideri bunları temîne çalışan gayretler içerisinde değilse, yapılan şeyler ya durum kurtarma, ya yangından mal kaçırma, ya da dostlar alışverişte görsün nevinden kendini ve halkı aldatma teşebbüsleri ve ruh halleridir.

Yukarıda çizdiğim somut gelişmeler çerçevesinde bu cümleler irdelendiğinde ortaya pek de iyi bir görüntü ve niyet çıkmamaktadır.

Fethullah Gülen Hocaefendi, ‘’Meşru Siyâset ve Makyavelist Politikacılar’’ başlıklı sohbetinde siyâseti tanımlarken şöyle der:

‘’Siyaset; taht-ı tasarrufta olan şeyleri idare etme, düzene koyma, ahenk içinde götürme.. farklılıklardan bir bütünlük meydana getirme, onlardan bir dantela gibi bir hayat örgüleme.. şahısları ve hadiseleri doğru okuyup doğru değerlendirme sayesinde gayr-ı mütecanis şeyleri bir araya getirip bir vahdet ruhu ortaya koyma demektir. Siyaset; sağlam idare etme, yönetimi ahenk içinde götürme demektir; problemsiz, ayrıştırmadan, kendini öne sürmeden, her şeyi kendi arzu ve isteklerine bağlamadan; umumun hissiyatını ve farklı insanlar arasında nasıl bir birlik ruhu teessüs ettirilebileceğini nazar-ı itibara alarak işi götürme demektir.’’

Kullandığı üslûbuyla halkın çoğunluğunu ve özellikle de Güneydoğulu vatandaşlarımızı sürekli ötekileyen anlayışlar sergileyen, PKK ve KCK ile yapılan anlaşmalar sürecini büyük bir basiretsizlik ile yönetip sonlandıran Erdoğan ve ekibinin yürüttükleri siyâsî anlayışı ve bu noktada sergiledikleri kaabiliyetleri; ayrıca bu yazıya konu ettiğim söylenmiş sözün ardındaki niyeti, Hocaefendi’nin bu tanımı çerçevesinde tekrar idraklerinize sunuyorum.