Bu yazı 28 Mart 2016 tarihinde Yeniyön.tv de yayınlanan köşe yazısıdır.
AK Trol ekiplerinin faâliyete geçmesi ile birlikte
küfür, tehdit ve hakâret
içeren saldırı mesajları, Twitter’i en aktif kullanan ülkelerden birisi olan
ülkemizde karşılaşılan, ciddî sorunlardan biri hâline geldi.
Özellikle 17-25 Aralık sürecinin ardından birçok trolün, saldırdıkları kişiler tarafından savcılığa
şikâyet edildiklerini ve cezalar aldıklarını, kimlikleri tesbit edilen
bazılarınınsa hemen ‘özür!’ mesajları yazarak kurtulmaya çalıştıklarını ibretle
takip ettik.
Bu süreçte insanların en çok dile getirdikleri şaşkınlık
unsuru; AKP’nin ‘’dindar’’ parti tabanından seçerek belirli bir ücret karşılığı
toparladığı genç bir kuşağın, gizli hesaplar arkasına saklanarak nasıl bu kadar
küfürbaz, saldırgan, öfke dolu, tekfirci, tolerans yoksunu, dışlayıcı ve hattâ
yalancı bir karakter sergileyebilecekleri oldu. Kendilerini bizzat parti
içinden bâzı siyâsilerin bile ‘Trol’ ve ‘Troliçe’ diye nitelendirdikleri birçok
Havuz medyası yazarı ve medyacısını da az önceki satırlara dâhil ediyorum.
Belediyeler veya farklı kurumlar bünyesinde teşkil edilen
trol ekiplerinin varlığı hiçbir zaman yalanlanmadı. AK Parti içinden insanlar
bile varlıklarını doğrulayıcı söylemlerde bulundular.
Bu noktada insanların pek farkında olmadıkları başka bir
gerçeği dile getirmek istiyorum. Ergenekon yapılanması nasıl siyâseten AKP
içinde kendine yeni bir vücut kazanmış ve giydiği yeni yeşil elbise sâyesinde
nasıl yeni bir hareket alanı kazanmışsa, bu trol meselesinde de son derece
aktif bir rol üstlendiğini düşünüyorum. AK
Partinin hukuk ve yargı sistemine yaptığı müdâhaleler, fişlemeler, kayyım atamalar ve
atanan kişilerin motivasyonları ve benzeri birçok eylemlere bakıldığında
ardında hep Ergenekon refleksleri ve motivasyonları olduğu görülür. AKP çok yakın bir gelecekte yargılandığında
ve soruşturmalar Ergenekon’a sıçradığında bunun daha net bir şekilde ortaya
çıkacağını şimdiden söyleyebilirim.
Ergenekon ve Balyoz dâvâları süreçlerini hatırlıyorsanız
şayet; bu derin örgütün, askeriyenin imkanlarını kullanarak İnternet üzerinde
algı, imaj ve dezenformasyon yapacak ekipler oluşturduklarını da hatırlarsınız.
Bu kadar tecrübeli, hırslı ve psikolojik harp yöntemlerine önem veren yasa dışı
bir örgütlenmenin, özellikle de yaşadığı Ergenekon davaları şokunun ardından,
AKP eliyle yeniden hayat bulmaya çalıştığı ve yeni örgütlenmesini tam gaz
gerçekleştirdiği böyle bir dönemde, bu ‘trol orduları’ meselesini ihmâl edeceğini sanmıyorum.
Her yeni hukuksuz eylemde arkasında iz bırakmamak adına
AKP’nin vücudunu kullanan bu derin ekibin, AK Trol oluşumlarında da parmağı
olduğuna eminim. Az önce özetlediğim stratejilere ilâve olarak, AKP’nin Hizmet Hareketi’ni ve cemaatleri
bitirmek maksadıyla yaptığı çalışmalarda da Ergenekon’un motivasyonlarını ve
reflekslerini görmek mümkün. Perinçek bunu birçok kez dile getirdi. Bu
yöndeki düşüncelerimi ben de daha önce dile getirmiştim.
AK Trol ordusunun belli hesaplar üzerinden
gerçekleştirmeye çalıştıkları algı operasyonlarının nitelikleri de bu düşünceyi
kuvvetlendiriyor. Gazeteci Faruk Arslan’ın Twitter hesabını ele geçiren uzman
gladyocu bir ekibin hesaba koydukları mesajların ve sergilenen düzeyin AK
Troller aracılığıyla başarılmaya çalışılan algı operasyonlarıyla benzerliği,
trol eylemlerinin AKP’den daha üst bir akıl tarafından organize edildiğini
gösteriyor. Onların uyguladıkları içerik ve düzeyin paket olarak troller
tarafından da kullanıldığını görmek zor değil. Erdoğan çevresinde kümelenen oligarşik bir kadrolaşmanın bu Ergenekonvâri
çevreler ve trol ekipleri ile olan yakın ilişkileri çokları tarafından dile
getirilmişti zâten.
Benzer şekilde, benim AKP ile ilgili yazdığım yazılarımı
Twitter okuyucuları ile paylaşan Emre Uslu’ya yönlendirilen organize
hakaretlerin ve saldırıların niteliği ile Ergenekon aleyhine yazdığım
yazılarda, yine Uslu’ya, yönlendirilen saldırılar hep benzer özellikler
taşıyorlar. Bu da bana saldırıların AKP üstü bir organize merkezi olduğunu
düşündürüyor.
Trol ekiplerinin en ufak bir parti içi muhâlefete
bile saldırdıklarını, Ergenekoncu çevrelere hiç laf etmediklerini, Erdoğan’a
hakâret
eden Perinçek’e bile tek bir laf söylemediklerini, HDP ve Kürt sorununa Ernekoncu
tepkiler verdiklerini, APO’ya bile saldırmadıklarını müşâhede etmişsinizdir. İddiâ
ediyorum ki, AK Parti ve Erdoğan’ın ipleri Ergenekon tarafından çekildiğinde bu
trol ekiplerinden bir kısmının onlara da saldırdıklarını göreceksiniz.
Yâni özetle; AK görünümlü, AKP bünyesinde ve onun örtülü
ödenekleri ile sübvanse edilen; ama Ergenekoncu olan trol ekipleri olduğunu
düşünüyorum. Eminim ki bu yapılanma,
adâlet bir gün trollerin peşine düştüğünde AK Partili kandırılmış gençlerin
isimlerini trol listeleri olarak adâlete teslim edecek ve kendi gladyotik trol
ekiplerini adâletin periskobundan kaçırmaya çalışacaktır.
Sosyal medya üzerinden algı oluşturma ve yönlendirme
amaçlı ‘trol orduları’ veya ‘trol grupları’ oluşturma meselesi yeni bir
strateji değil. Bugün Amerikan siyâset ve politika literatürüne bile giren ve
‘’kamuoyu oluşturma maksadıyla sun’i kitle yaratma’’ (Astroturfing) stratejisi olarak bilinen bu uygulama sosyal medyada
da kullanılmaktadır.
Meselâ, AKP’li tabanı kandırma adına sanki Mısır’da
öldürülen Rabiâ isimli kıza destek halktan geliyormuşçasına oluşturulan
organize tepki, aslında AKP adına bir seçim malzemesi olarak tasarlanmıştı.
Oysa bugün Rabiâ’nın adı bile anılmıyor. Hattâ onun katili olan diktatör Sisi’nin
bugünlerde Türkiye’ye dâvet edileceği söyleniyor. Mursi’yi, Sisi’nin ve
dolayısıyla Suud’ların kucağına atanın yine Suud’larla çok yakın ilişkileri
olan, zamanın Erdoğan hükümeti olduğu yönünde ciddî iddiâlar var. Hâl
böyleyken; AKP’ye ait medya havuzunun ve trol ekiplerinin yapay algı
operasyonlarıyla; ölen Rabiâ üzerinden, sanki Erdoğan mazlumların hâmisi ve darbeye
karşı Mısır halkının yanında imiş gibi bir hava oluşturuldu ve bu da oya
dönüştürüldü. Örnekler çoğaltılabilir…
Wikipedia’da yayınlanan bir yazıda, ABD’de bir dönem
araştırmacı gazetecilik yapan Sharyl Attkisson’a atfen, ‘astroturfing’ kapsamında trol grupları oluşturup kullanmanın
gittikçe artan bir eğilim olduğu dile getiriliyordu. Bu tür stratejilerin
bizimki gibi üçüncü sınıf demokrasilerde, sadece yaydıkları algılar ve korkular
ile nefes alabilen muhâberat hevesli derin gladyotik ekiplerce ıskalanacağını
sanmıyorum.
AK
Trol ve Ergenekoncu çevrelerin devlet imkânları ile oluşturdukları bu algı
operatörü grupların amaçları insanları yıldırmak, baskılamak, kamuoyu ve gündem
oluşturmak, gerektiğinde tehdit etmek ve dezenfarmasyon yaparak kamuoyunun
dikkat ve algılarını belli istikametlerde maniple etmek.
Başta da resmettiğim gibi elbette bütün troller belli bir
grubun üyesi veya örgütlenmenin parçası olarak hareket etmiyorlar. Gönüllü ve
bireysel olarak bu tür algı operasyonlarının maşası hâline gelen bireyler de
mevcut. Bu, insanlardaki birtakım karakter açıklarının, kırılmaların ve
hastalıkların bir yansıması ve bu yüzden de münferit şahıslar tarafından da
büyük oranda temsîl
ediliyor.