19 Mart 2008 Çarşamba

SAVCILARIMIZA ÖNEMLE DUYURULUR!

Dünya hukuk tarihinin en trajikomik sahnesini izlediğimiz günlerin içerisindeyiz. Sağda solda bazı gazete köşelerinde çıkan haber ve yorumlar ülkenin yüzde ellisinin oyları ile seçilmiş bir partinin kapatılması için gerekçe olarak kullanılıyor. Hem de bu haberlerin çoğunun yalan haber oldukları delilleri ile, alternatif-özgür basında defalarca yer almışken. Benzer bir sahneyi 28 Şubat döneminde de izlemiştik. Bu seferki artık Son Mohikan'ın ritüel dansına benziyor. Zira nesli tükenmek üzere olan faşist bir zümrenin artık Atatürk ve laiklik istismarcılığının arkasına saklanamadığı, içlerindeki faşist duyguları gizleyemedikleri günlerin içerisindeyiz. Bu son sahnenin bir öncekinden farkı; artık toplumun ve aydınların sergilenen oyunun rezaletini sessizce izlemeyip, sahnedeki oyunculara domates fırlatıyor olmalarıdır.

Ülkemizde hukuk adına yaşanan hukuksuzluklara geri dönelim. Son seçimler öncesi izlediğimiz hukuksuz ve keyfi bir uygulama olan 367 kararını hatırlarsınız! Tamamen ideolojik olan bu karar, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığının ve AKP'nin önünü kesmek için tasarlanmış, CHP lideri Baykal'ın ''kan çıkar'' tehditleri ve İlhan Selçuk'un yargı mensuplarını tehdit eden beyanları altında hayat bulmuştu. Son yaşadığımız; 'gazete haberleri referanslı parti kapatma komedyası' ise ufak bir farkla ama aynı figüranlarla tekrar sahneleniyor: İlhan Selçuk gene savcılara; ''dava açmazsan gününü görürsün'' (DKM, 16 Mart 2008) tehditleri savururken, Baykal; bu sefer biraz bekledikten sonra, evet evet kapatılsın! nakaratları söylüyor. Cumhuriyet gazetesine, Aydın Doğan'a ve medyasına da kendi haberleri tekrar dava nedeni olabildiği için göbek atmak, ülkede ne tür tesirler oluşturabildiklerinin doyumsuz özgüven duygusu ile mest olup kadeh tokuşturmak kalıyor.

Hani Ergenekon örgütünün (henüz ismi ifşa olmadan) ilk faka bastığı bir Şemdinli vak'ası vardı. Yüzüstü yakalandıkları o günlerde bir savcımız hazırladığı tutanakta bir şekilde Büyükanıt'ın da ismini zikretmişti. Bunun üzerine Büyükanıt, ''dünya hukuk tarihine geçecek bir hukuk cinayeti işlendi'' demişti, sırf ismi tutanağa girdi diye. Hem de bu sırada delilleri ortaya çıkmaya başlayan Ergenekon örgütünün üzerine giden tüm savcılar tek tek egale edilmeye, başka şehirlere sürülmeye başlanmışken... (Sürecin detayları için bakınız; Şamil Tayyar, Star 19 Mart 2008).

Halbuki, ''dünya hukuk tarihine geçebilecek olan hukuk cinayetleri'' bizzat mezkur çevreler ve Ergenekon terör örgütü destekçileri tarafından işlenmektedir. Yaşanan hukuksuzluğun örneği dünya üzerinde mevcut değil; muz cumhuriyetlerinde bile... Tamamen bize özgü. Özbe öz Türk! malı. Belki de ''Çılgın Türk!'' malı demeliyim. Diğer üçüncü dünya ülkelerinde bir kaç zalim diktatör masaya yumruğunu vurarak en azından mertçe yapıyor yapacağını, kapatıyor kapatacağını. Bizdeki oligarşik faşist laiklik istismarcılarının artık yeni darbeler körükleme yetenenekleri de kalmadığı için olsa gerek, böyle dünya hukuk literatürüne! girecek taklalar atmaları, şaklabanlıklar yapmaları gerekiyor. Hem de gözümüzün içine baka baka.

Olayları daha da detaylandırıp moralinizi bozmak istemiyorum. Bu yazıdaki amacım tamamen farklı. Madem artık ülkemizde gazete haberleri dava tutanaklarına gerekçe hatta 'delil' olabiliyor, ben de vaziyet-i umumiyeye ve yaşanan bir çok toplumsal sorunun çözümüne katkım olsun istedim. Eee! sayın Yargıtay başsavcımız; ''sadece Cumhuriyet ve Hürriyet mecmualarının haberleri bu kategoriye dahildir'' tarzı bir beyanda bulunmadığı için, ben de ''Özgür Gazeteciler Platformu'' olan DKM üzerinden bu kutsal toplumsal vazifeyi ifa etmek istedim. Nasılsa şimdi yazacaklarım birilerini ve bir yerleri kapatmak için yeterli delil zeminini oluşturacak keyfiyette olacaktır.

Sevgili Savcılar...

Şimdiye dek DKM'de yayınlanmış yazılarımda bizzat ilgili kişilerin kendi ağızlarından yaptığım alıntıları da kullanarak, İlhan Selçuk'un laikliğimizi nasıl tehdit ettiğini delilleri ile ortaya koymuştum. Bu nedenle kendisinin ivedilikle yargılanması ve Cumhuriyet gazetesinin kapatılmasını zat-ı alilerinizden istirham ederim (bakın onun gibi yapıp, kapatmazsanız görürsünüz gününüzü de demiyorum). Buna ilaveten, adres gösterdiğim yazılarda İlhan Bey'in, bazı rektörlerin ve de Deniz Baykal'ın türban ile alakalı olarak nasıl fetvalar verdiklerini ve türbanlılara yeni yöntemler öğretmek sureti ile laik Cumhuriyetimizin temeline nasıl dinamit döşediklerine bizzat kendi ifadelerini referans göstererek işaret etmiştim. İşbu vesile ile Deniz Baykal'ın siyasetten men edilip CHP'nin de kapatılmasına... İlgili rektörlerin ve mümkünse üniversitelerinin kapatılmasına... ve bu fetvalara sütunlarında yer vererek destek çıkan Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin meslekten men edilmesine dair gerekli zemin, okumakta olduğunuz yazı ile ve eski yazılarım ile sağlanmış bulunmaktadır. Gereğinin yapılmasına...

Ayrıca, türban tartışmalarının arkasında Mason localarının olduğu ispatlanmıştır. Bendeniz bu konuda daha önce hiç yazmış olmasam da, sizlere istihbarattan delil toplamak zorunda da değilim. İlgili duyumlar Fehmi Koru'nun köşesinde dile getirilmiştir ve gazetede çıkmış olması delil olmasına nasılsa yetmektedir. Zaten yaşanan gelişmeler üzerine Fransız Mason Locası da bir açıklama yapmış ve ilgili yasağı desteklediklerini ifade etmiştir. Bu localarda laiklik dışı bazı dini ritüeller uygulanmakta ve hatta üyeleri arasında kendine özgü bir yargı sistemi işletilmektedir. Ülkemiz kanunlarının suyu mu çıktı? Elimde elbette kaset, belge filan yok. Ancak Youtube'da yayınlanmış bazı görüntüler ve değişik gazetelerde çıkan ifşaatlar ve yorumlar pekala mevcut. Hem zaten Ulu Önder Atatürk de bu locaları Cumhuriyetimize zararlı bulmuş ve kapatmıştı. Bundan ala neden mi olur? O nedenle bu localar işbu yazının tutanaklara işlenmesi sureti ile derhal kapatılmalıdır.

Efendim devam edeyim...

İsmi bende gizli bir kızımız (savcılar talep ederlerse ismini veririm) geçenlerde üniversiteye girerken türbanını çıkarıp peruk takmış ve bu esnada yanındaki arkadaşına ''ya bu adamlar çok aptal, türbanı çıkarıp peruk taktığımda daha mı az tehlikeli oluyorum'' demiştir ve laikliği ciddi bir şekilde tehdit etmiştir. Elimde ses kaydı yoktur; ama malum artık yazdım bir kere. Siz gereğini yapın artık. He! bu arada bu kızımız ile uğraşmamın, arkadaşım Kemal'in evlenme teklifini geri çevirmesi ile bir alakası yoktur! Ohhh!

Pek değerli savcılarımız... Bizim mahalledeki sütçü Kamil amcanın süte su kattığı söylentileri ortalıkta dolaşmaktadır. Onu da buraya dercedeyim ki siz gerekeni yapabilesiniz. Tutanaklara girmesi için bir yazı daha lazımsa, bizim Şükrü ''mahalle gazetesinde ben de bir yazı yazarım abi'' demişti, haberiniz olsun. Böylece mahalle de bir dertten kurtulmuş olur. Ha bu arada bakkal Şeref'in hesap defterlerine de bir göz atın. Hesapları şişirdiği yönünde bir şayia var. Onu da buraya işleyeyim ki tutanaklar sağlam olsun. Hakkında makale yazıldı der gerekeni yaparsınız artık. Bu vesile ile mahalle bakkalımızın da kapatılmasına... Hem böylece amcamın süpermarketin işleri de birazcık açılmış olur... Hangi devirde yaşıyoruz canım! öyle çağdışı bakkallar filan... Hem mahallenin sakallıları da o bakkala çok girip çıkıyor. Dincilere ekmek tedarik etmek sureti ile laikliğe de zarar veriyor zaten.

Oh be, rahatladım. Bunca zamandır yazılar yazıyordum da niye hep mantıksal çıkarımlar ve analiz gerektiren detaylar ile vakit kaybediyordum anlamak güç. Neymiş? insanları ikna edip, eğitip, laiklik istirmarcılarının ocağına incir ağacı dikecekmişim de vatandaşı uzun vadede eğiterek ülkeme hizmet edecekmişim... Pöh! Meğer eli kalem tutanlar için çok daha kolay hem de hukuki! bir yöntem varmış da haberimiz yokmuş. Yaz gazetede olsun kapatma gerekçesi. İş sadece uygun savcıyı fitillemeye kalıyor. Şimdi de onun yöntemlerini bulmam lazım. Acaba, mahalledeki avukatlık bürosuna dalıp bakkalı ve sütçüyü kapatmazsanız ''görürsünüz gününüzü'' demem mi gerekiyor?

Ben işin bu aşamasını halletmekle meşgul iken siz okurlar bana sorunlarınızı ve sorun çıkaranlarınızı yazınız. Yazın da onları buradan ifşa edivereyim. Pardon yoksa savcıların tutanaklarının ilgili paragraflarını yazmaya başlayayım mı demeliydim? 19 Mart 2008