29 Eylül 2007 Cumartesi

TEOCON KAVRAMI VE FATİH ALTAYLI

Not: Bu yazı 17 Ekim 2007 tarihinde IV. Kuvvet Medya Gazetesi tarafından yayınlanmıştır.

Ne kadar da çok seviyoruz kavramlarla oynamayı. Ne zaman kavram kargaşalarının içine hapsolmuş birini görsem ya da okusam; ellerindeki oyuncak hamurları ile değişik şekiller yapmaya çalışan ufak çocukları hatırlarım nedense... Onların o ufacık parmakları arasında evirip çevirdikleri rengarenk hamur parçalarını nasıl eğip büktüklerini, onları nasıl birbirleri ile kaynaştırmaya çalıştıklarını izlerken yüzüme bir gülümseme vurur. An olur o çocuklardan bazıları, ellerindeki hamurlarla ortaya hiç bir şekil çıkaramamış olmanın öfkesine kapılırlar ve hamuru diğer çocukların suratına fırlatırlar... ben gene gülümserim... Araya anneler girer hemen: ''Öyle oynanmaz yavrum!'' diye.... Gülümsemem geçer birden ve kendimi o anneleri tasdik ederken bulurum... ''Doğru ya!'' derim içimden... ''Onlarla öyle oynanmaz!''

İşte ben de bir karar aldım kendi kendime... Ne zaman kavram hamurları ile oynarken öfkelenen ve onu bir zihnsel pratik meşgalesi olmaktan çıkarıp sağa sola saldırmak için kullanan birini görsem, o anneler gibi uyaracağım bundan sonra... Öyle oynanmaz yavrum diyeceğim onlara...

Keşke kavram hamurları da çocukların ellerindeki oyun hamurları kadar masum ve renkli olsalar, ne güzel olurdu. Kendisinden bir şekil çıkaramadığımızda birisinin suratına fırlatıversek bile kaş göz yarmıyor, kalp kırmıyor, tahkir etmiyor olsalardı... Keşke; çocuklar oyun hamurlarını ellerinde evirip çevirdiklerinde nasıl sevimli bir hal alıyorlarsa, büyükler de; kavram hamurları ile oynadıklarında aynı sevimli halleri alsalardı...

Geçenlerde Fatih Altaylı'nın bir iki yazısına göz atarken bu duygular içerisinde buldum kendimi.

Isınma turu ile başlayıp öyle geçeyim asıl konuya.

Biliyorsunuz! Ülkemizde 'İslamcı' ve 'Ilımlı İslam' kavramları uzun süredir kullanılıyor. Birçok moda kavram gibi bunlar da dışarıdan ithal ettiğimiz kavramlar arasında. Birincisi daha şümüllü olarak kullanılıyor. İkincisi henüz emekleme aşamasında. Amerika'nın Irak'taki komutanı tarafından ortaya atılmış (Mümtazer Türköne, Zaman 22 Ağustos 2007) bir 'oyuncak hamuru' bu. Türköne, kullananların (kavramı ortaya atanları kastediyor) bu ifade ile ''şiddete, sert muhalefete ve totaliter bir ideolojiye yer vermeyen dinî tezahürlerin tamamını'' kastettiklerini söylüyor. Bir çeşit 'iyi çocuk'' tanımlaması anlayacağınız. Benim Amerikan medyasından edindiğim izlenim de aynı şekilde. Ne var ki bizdeki bir kesim, bu kavramın da suyunu çıkarmış durumda. Bu yeni oyuncak hamurundan şekil yapmak şöyle dursun, etrafa fırlatıp kafa göz yarmak için kullanmaya çalışıyorlar. Bizdekilerin bu kavrama yüklemeye çalıştıkları anlam şu: 'Türkiye'deki ''dinci'' kesim ılımlı görünerek, yani diğerleri gibi şiddet uygulamadan, ''takiyye'' yaparak rejimi ele geçirmeye çalışıyor'... Aynı kesimlerin 'İslamcı' tabirini ise anlayarak kullandıklarını sanmıyorum. O sadece diğer çocukları aşağılama amacı ile kullanılıyor. 'İslamcı falanca', 'İslamcı filanca' demeniz yeterli oluyor. Kavramın altını doldurma gayretine gerek yok. O zihinsel bir zaman kaybı onlar için. Sarfetmekle maksat hasıl oluyor nasılsa; en azından onlar açısından...

Meselenin Fatih Altaylı'ya bakan yönüne gelelim. Onun son yazılarından bir kaçında ele aldığı ve yukarıdaki girişi yapmamı sağlayan konuya yani... Merak etmeyin. Kendisi 'İslamcı' tabirini çok sevse de bu sefer ki gayreti etrafa hamur atmak değil. Onu bu sefer gerçekten de eline tutuşturulmuş rengarenk hamurlarla bir şekil yapmaya çalışırken görüyoruz. Yukarıda bahsettiğim sevimli çocuklar gibi yani. O hamurlarla belli belirsiz bir şekil çıkarmış olmanın heyecanı ile ''bak ne yaptım!'' heyecanı içerisinde görüyoruz kendisini. Gelin elindeki hamurlarla yapmaya çalıştığı ve heyecandan sanki yeni bir gelişme ve değişim gibi sunmaya çalıştığı 'şekillere' (gelişmelere!) bir göz atalım.

17 Eylül günü, Gazeteport'un sayfalarını gezerken, Neocon ve Teocon kavramları ile oynarken buldum Altaylı'yı. Bundan iki gün sonra da ''Teoconlar ve AKP'' başlığı ile çıktı okurlarının karşısına. Kendisinden öğrendiğimize göre Türkiye'de Neocon kavramını, eğer ''yanılmıyorsa'' ilk kendisi kullanmış. Eminim kısa bir süre sonra 'Teocon' kavramını da ilk kendisinin kullandığını söyleyecektir. Amerika'da 1950'lerde (bugünkü şekliyle) ortaya çıkmaya başlayan ve gelişen Neocon kavramını bize, o da aradan 40-50 sene sonra, ilk olarak Altaylı'nın tanıtmış! olmasına mı yanayım; yoksa mezkur yazılarda Neocon ve Teocon kavramları kullanılarak ortaya çıkarılan şekillerin (yorumların) yanlış ve eksik taraflarına mı bilemiyorum.

Necon ve Teocon kavramlarını ele alırken Amerikan siyasetinde Neocon'luktan Teocon'luğa doğru bir geçiş olduğunu iddia ediyor Altaylı ve bu dönüşümü tarif ederken Neocon=yeni muhafazakar, Teocon=dindar muhafazakar (hayret neden dinci demedi acaba) ayırımını yapıyor. Biliyorsunuz 'con' tutucu, muhafazakar anlamlarına gelen 'conservative' kelimesinin kısaltılmış şekli. Teo ise aslında latince 'theo' (Tanrı) kelimesinin Türkçe yazılış biçimi. 'Neo' ise 'yeni' şeklinde algılanabilir.

Altaylı her iki kavramı da çok genel bir çerçeveden sunuyor okurlarına. Kavramların altını doldurma telaşı hiç yok. Oysa bir toplumdaki değişimi yorumlayan bir yazıda bunun es geçilmemesi lazım. Detaylar önemli. Hele bu değişimi ''ABD'nin giderek bir din toplumuna dönüşmesi'' şeklinde açıklıyorsanız. Bununla da kalmayıp bu değişim ile Dünya'daki ve Türkiye'deki artan ''muhafazakarlaşma'' eğilimi birlikte anıyorsanız.

Altaylı'ya göre ''Neoconlar gözden düşmediler. Sadece kendi içlerinde bir evrim (Hıristiyan Milliyetçiliğine dönüş, UT) geçirdiler. Bu evrime ayak uyduramayanlar döküldüler; ayak uyduranlar ise Bush'un çevresindeki diğer güçlerle bir araya gelip yeni bir grup oluşturdular.'' Bu yeni grubun adı ise ''Teoconlar.'' Bakın Altaylı bu yeni grubu ve onlara bağlı olarak gelişen durumu! nasıl tanımlıyor:

''Amerika'nın son günlerde çokça konuşmaya başladığı bu tanımın içine girenler, ABD'yi 'Seküler' bir devlet olmaktan uzaklaştırıp, ''Hıristiyan milliyetçiliğe'' doğru götürüyorlar. Teoconlar'a göre, ABD Hristiyanlığın yeni kurtarıcısı. Başkan Bush ise bu işin en üst düzey görevlisi. Bunlara göre Başkan Bush 'Biz' dediği zaman 'Hıristiyan alemini' kastediyor. 'War on terror' yani 'Terörle savaş' dediği zamansa, Müslüman ülkelere yönelik baskı ve savaştan. Bush'un kodları böyle algılanıyor. Teoconların etkisiyle, evanjelik Hıristiyanlık ABD'yi giderek etkisi altına alıyor. Bir kaç kent ve eyalet dışında, özellikle Orta Amerika'da 'dincilik' yayılıyor. Tarikatlar güçleniyor, orta halli sıradan vatandaş klise gruplarına yöneliyor... Teoconlar Bush'u 'Yeni Haçlı Seferinin' başkomutanı olarak görüyorlar. Yakın zamana kadar, bu politikaların dışında kalan Avrupa'da, Katolik Kilisesi'nin, yani Vatikan'ın da bu yeni fikre destek vermeye başladığı iddia ediliyor... Bush ve Evanjelikler kendilerini Dünyayı Mesih İsa'nın dönüşüne hazırlamakla görevlendiriyorlar. İsrail'le yakın ilişkinin temelinde de bu yatıyor. Mesih'in gelişinde, Kudüs ve çevresinin temizlenmiş olmasını sağlamaya çalışıyorlar. Bütün bunların etkisiyle, ABD hızla bir din devletine dönüşüyor.''

Altaylı'nın kaleminden bu dönüşen Neoconların kimler olduklarını hatırlayarak devam edelim... ''Bush'un ABD'ye Başkan olmasında ve Başkanlık dönemi politikalarında, özellikle de Irak Savaşı'nda önemli rol oynayan'' grup....

İfadeler içerisindeki doğrular ile yanlışları ayırmak gerekiyor. Maddeler halinde devam edeyim...

Amerika'da Neocon-Teocon (yeni muhafazakar-dindar muhafazakar) dönüşümü şeklinde bir metamorfik başkalaşım yok. Olan bir takım değişimleri en azından böyle yüzeysel bir genellendirme ile açıklamak eksik ve yanlış olur. Bir kere, Altaylı'nın Teocon kavramının içine sıkıştırmaya çalıştığı dindar muhafazakarlar ABD'de her zaman vardı. Bu çevrelerin izini sürdüğünüzde Amerika'nın ilk kurucularına kadar gidersiniz. Amerika her zaman dindar bir toplum olmuştur. Halkının giderek daha muhafazakar olması iddiası göreceli bir kavramdır; hele Amerikan devletinin. Liberal çevreler ne kadar çırpınsa da toplumun büyük bir kesimi Amerika'yı kurulduğu günden bu yana dindar bir devlet olarak görür. Bazen buradaki laiklik anlayışının devlet yönetimini mi din etkisinden koruduğunu yoksa dini mi devlet etkisinden koruduğunu anlamakta güçlük çekebilirsiniz.

Neocon çevreler siyasi sahnede giderek etkili olan evanjelik Hıristiyanlar ile işbirliği yapan, gerektiğinde onları manipüle edebilen, halihazırda Amerikan siyasetine şekil verebilen etkili bir kesimdir. Evanjelik Hıristiyan=Neocon şeklindeki algı yanlıştır. Evanjelik çevreleri spektrumun 'Cumhuriyetçi' (Republican) kanadına yerleştirirseniz eğer; Neo-muhafazakar çevreleri tanımlarken ibreyi daha liberal bir çizgiye çekmeniz gerekir. Neo-muhafazakar hareket Amerika'daki eski aşırı liberal ve solcu bir grubun gelişen siyasi atmosferin etkisiyle (mesela, soğuk savaş yılları ve Sovyet yayılmacılığı korkusu) kendilerini daha muhafazakar bir çizgiye kaydırmaları neticesinde bugünkü şeklini almıştır. Bugün sadece dini motiflerden dolayı dünyaya yayılmaya çalıştığı zannedilen Amerika'nın böyle hareket etmesinde belki eski solcu bu kişilerin Troçki felsefesinden tevarüs ettikleri bir takım anlayışların da etkisi olabilir. Sonuçta Sovyet yayılmacılığı da benzer felsefelerden beslenmiyor muydu?

Evanjelik çevreler Hıristiyan bir kitleyi temsil ediyor. Oysa Neo-muhafazakar çevreler daha kozmopolit. İçlerinde Hıristiyanlar olduğu kadar önemli sayıda Yahudi de var. Şunu da bilmek lazım. Amerika'daki tüm evanjelik çevreler politize olmuş değil. Politize derken bizdekilerin ''İslamcı'' dediği anlayışı kastediyorum daha iyi anlamaları için. Fakat önemli bir kesimin bazı din adamlarının yoğun faaliyetleri neticesinde iyice politize edildikleri doğru. Bu kişiler kendi kiliselerine devam eden insanları siyaset ve politikada daha aktif bir rol almaya teşvik ediyorlar. Bu uğurda üniversiteler açıp gençleri hukuk, politika, vb. sahalara yönlendiriyorlar. Amaçları tamamen dini referansların hakim olduğu bir Amerikan yönetiminin gerçekleşmesi. Bunu haricinde zaten Hıristiyan misyonerliği bu grubu tanımlayan en önemli unsur. İsrail'in bölge hakimiyeti-İsa Mesih'in gelişi-Deccal-Armageddon Savaşı gibi inanışlar Evanjelikler için önemli. Neo-muhafazakar (Neocon) çevrelerin Evanjelikler ile karıştırılmasını ve aynı kesim gibi görülmelerini sağlayan unsur daha çok bu sonuncusu. Neocon hareket her ne kadar dini değil politik bir hareket olsa da Amerika'nın İsrail yanlısı bir dış politika izlemesi gerektiğini savunuyor. Bunu savunurken açıktan bir dini referans göstermiyor. Bu yönden Evanjelik akımdan farklılık arzediyor. Bu amacın dışında Necon çevreler serbest ticareti, daha saldırgan bir dış politikayı ve her rejimi demokrasi ile değiştirmek gerektiğini düşünüyorlar. Siyaset sahnesinde yıldızlarını parlatan ve bu fikirleri Amerikan toplumuna aşılamalarını kolaylaştıran Soğuk Savaş dönemi geride kalınca, bu sefer İslam'ı karşılarına aldı bu çevreler. Sanırım tablo ortaya çıktı. Görüldüğü gibi aslında biyolojik olarak birbirinden farklılık arzeden bu iki grup birbiri ile karşılıklı fayda anlayışına dayalı (simbiyoz beslenme) yeni bir biyolojik ilişki kurmuş durumdalar. Reagen, Soğuk Savaş, Baba Bush, Körfez Savaşı, Oğul Bush, Afganistan ve Irak Savaşları... silsileleri yani günümüz Amerikan siyaseti ve Evanjelik çevrelerin bu Neocon stratejiler ve kişilerle olan münasebetleri işte bu şekilde algılanmalıdır. Her evanjelik Hıristiyan politize olmadığı gibi, Neocon da değildir. Her Neocon ise evanjelik Hıristiyandır şeklinde bir algılama da yanlıştır.

Peki Teoconlar bu denklemin neresinde duruyorlar? ve Amerika'daki Neoconlar gerçekten dindar muhafazakar mı oluyorlar? Altaylı'nın bu bağlamda önümüze sunduğu tablo da, tam olarak doğru bir resim sunmuyor önümüze. Teo-muhafazakar kavramı yeni bir kavram. Wikipedia ansiklopedisinin verdiği bilgiye göre terim ilk olarak 1996 senesinde Neocon v. Theocon adlı makalesinde Jacob Heilbrunn tarafından kullanıldı. Yine aynı kaynağa göre terim, güncel politikanın belirlenmesinde dinin önemli bir rol oynaması gerektiğini düşünen, Amerika'nın Hıristiyan değerler üzerine kurulduğunu savunan kişilere atfediliyor. Anlayacağınız Hıristiyan Amerikan Sağı olarak nitelendirebileceğimiz, belki daha çok Cumhuriyetçi (Republican) Parti taraftarlarınca temsil edilebilecek olan bir kesim. Evanjelikleri bu grup içerisine koymak belki yanlış olmayabilir; ama pekala evanjelikler dışındaki Hıristiyan çevrelerden de bu görüşleri paylaşan gruplar bulmak mümkündür. Neoconlar ise az önce ifade ettim: Dini referansları pek olmayan, Amerikan politikalarını ve Amerikan devletinin varlığını daha liberal-muhafazakar zaviyelerden yorumlayan bir politik hareket. Gördüğünüz gibi, yeni bir kavram olan 'teocon' terimi, Altaylı'nın içine sıkıştırmaya çalıştığı düşünceler ile tam olarak örtüşmeyebiliyor. Ne neoconlar bu tanımın tamamen içerisinde ne de evanjelistler. Yani Altaylı'nın kullandığı ve tarif ettiği şekilde bu terimin kullanımı yanlış. Dünyada bir muhafazakarlaşma eğilimi var diye, buna Amerikan siyasetinden paralellikler aramak ve halihazırdaki Amerikan siyaset ve politikasını bununla izah etmeye çalışmak doğru değil. Yani neoconlar dönüştü, teocon oldu; yani dindar muhafazakar oldu.... şeklindeki yaklaşımlar doğru bir tahlilin yansıması; bir kavramın doğru kullanımı değil. Yukarıda yaptığım uzun alıntıyı bu bağlamda burada tekrar açayım isterseniz:

''Amerika'nın son günlerde çokça konuşmaya başladığı bu tanımın içine girenler, ABD'yi 'Seküler' bir devlet olmaktan uzaklaştırıp, ''Hıristiyan milliyetçiliğe'' doğru götürüyorlar.''

Bu yönde gayretler olduğu doğrudur; ancak bunu yapanları ifade eden terim 'Evanjelikler' terimidir. Hem de başında 'bazı' ibaresi de kullanılmalıdır. Kısmen birbirleri ile iç içe girdikleri için Neocon'ların da bu sürece doğrudan yada dolaylı olarak katkıda bulundukları söylenebilir.
Bu gruplar Amerika'da öteden beri mevcuttur. Ortada yeni dönüşüme uğramış teocon şeklinde bir oluşum yoktur.

''Teoconlar'a göre, ABD Hıristiyanlığın yeni kurtarıcısı. Başkan Bush ise bu işin en üst düzey görevlisi. Bunlara göre Başkan Bush 'Biz' dediği zaman 'Hıristiyan alemini' kastediyor. 'War on terror' yani 'Terörle savaş' dediği zamansa, Müslüman ülkelere yönelik baskı ve savaştan. Bush'un kodları böyle algılanıyor. Teoconların etkisiyle, evanjelik Hıristiyanlık ABD'yi giderek etkisi altına alıyor. Bir kaç kent ve eyalet dışında, özellikle Orta Amerika'da 'dincilik' yayılıyor. Tarikatlar güçleniyor, orta halli sıradan vatandaş klise gruplarına yöneliyor... Teoconlar Bush'u 'Yeni Haçlı Seferinin' başkomutanı olarak görüyorlar... Bush ve Evanjelikler kendilerini Dünyayı Mesih İsa'nın dönüşüne hazırlamakla görevlendiriyorlar. İsrail'le yakın ilişkinin temelinde de bu yatıyor. Mesih'in gelişinde, Kudüs ve çevresinin temizlenmiş olmasını sağlamaya çalışıyorlar. Bütün bunların etkisiyle, ABD hızla bir din devletine dönüşüyor.''

Gördüğünüz gibi aslında tarif edilen anlayış Amerika'da yeni olan bir anlayış değil. Neoconların dönüşmesi ile oluşan bir anlayış ise hiç değil. Daha önce de arzettiğim gibi onlar evanjelik çevreler ile iş birliği yapmış durumdalar ve her iki tarafın belli bir noktaya kadar birbirlerine ihtiyacı var. Bir yandan bazı evanjelik liderler bir yanda da Neocon elitler sayıları 50-60 milyon civarında olduğu sanılan halk kesimlerini ''Medeniyetler Çatışması'' tezine hazır hale getirmeye çalışıyorlar. Yani sizin anlayacağınız, Neoconlar aynı neocon, evanjelikler de aynı Hıristiyan Milliyetçiler. Hiç bir Neocon'un yada Evanjelik'in çıkıpta kendisini Teocon olarak ifade ettiği olmamıştır. Buna gerek yok. Bu terim bir iki düşünürün (o da 1996 senesinden itibaren) Hıristiyan sağını ifadeye dönük tek taraflı olarak kullandıkları bir ifade tarzı. Karşı taraf tarafından benimsenmiş olan, karşılığı olan bir kavram değil. Bir hareketin, ideolojinin, fikrin karşılığı olan tanımlar değişmedikçe yeni Neologismler (kavram oluşturma yada yeni tanımlamalar) yapılmaz. Aksi halde havada kalır, gereksiz bir çaba olur. Zaten, Teocon terimini formule edenlerin Altaylı gibi yapıp Amerika ile alakalı ne gelişme varsa (Neoconlar, evanjelikler, İsa Mesih inancı, Haçlı zihniyeti vs.) hepsini bu kavramın içine tıktıkları ve yeni bir dönüşüm gibi tanıttıkları da yok. Yanlış anlaşılmasın. Altaylı'nın alıntılarındaki ayrı ayrı cümleler tamamen bir yanlışlık ifade ediyor demiyorum. Tek tek bakıldığında doğru olan şeyler var. Ama bunları halihazırda evanjelik çevreler temsil ediyorlar zaten. Neoconlar da kaşıyor. Olayın teocon dönüşümü gibi bir illüzyonla alakası yok. Onu göstermeye çalışıyorum.

Şimdi çok farklı bir noktaya işaret ederek Altaylı'nın ''teocon'' kavramına bir çeki düzen verelim ki millet ''ilk kez'' kendisinden kavramlar öğrenirken bunu doğru bir şekilde öğrenmiş olsun. Diyor ki Altaylı, ''Yakın zamana kadar, bu politikaların dışında kalan Avrupa'da, Katolik Kilisesi'nin, yani Vatikan'ın da bu yeni fikre destek vermeye başladığı iddia ediliyor...'' Altaylı Teocon kavramını ele alırken hakikate kısmen burada yaklaşmış. Zira, Altaylı'nın ilgili yazılarında ifade ettiği Teocon kavramının ucu zaten neocon ve evanjeliklere değil, bazı Amerikalı Katolik entellektüellere dayanıyor. En azından benim görebildiğim kadarı ile konuyu ve kavramı yazılarında ele alan Amerikalılar bunu böyle değerlendiriyorlar. Bu konuda yazılmış en bilinen makalelerden birisi olan ''Neocon vs. Theocon: A New Fault Line on the Right'' (Neocon Teocona Karşı: Sağda Yeni Çatlak) isimli makalenin yazarı Jacob Heilbrunn bunlardan birisi mesela. Heilbrunn'a göre teoconlar da necoonlar kadar hırslı (ambitious) ve kavgacı (disputatious) azınlık bir grup. Amerika'nın seküler gidişatından rahatsızlık duyan bu azınlık çevreler yeni bir reform (yeni Hıristiyan politik yöntemlerle) hareketinin de savunucuları. Bu amaçla neoconlarla işbirliği kurmuş gibi görünselerde aslında neo-muhafazakar felsefeyi tehdit edebilecek bir potansiyele sahipler. Hatta Yahudileri (yahudi-neocon ilişkisini hatırlayın) bile direk olarak tehdit edebileceğini söylüyor Heilbrunn bu hareketin (tarihi Katolik-Yahudi çekişmesini hatırlayın).

Tito Rizzo, The University Bookman Dergisi'nin 45. sayısında (2007) Flavio Felice tarafından kaleme alınan ''Neocon, Theocon. The Role of Religion in Public Life in the United States'' (Neocon, Teocon: Dinin Amerikan Günlük Yaşamındaki Yeri) isimli kıtaba ait yaptığı değerlendirmede bir yandan 'teocon' kavramının İtalya'da nasıl 'liberal Katolikler' olarak algılandığına işaret ederken diğer yandan da bu kavramın sosyal Katolik ve liberal anlayışlara dayanan bir Amerikan politik ve dini ifade olduğunu söylüyor. Adı geçen kitaba göre bu hareketin Amerika'daki temsilcileri arasında Michael Novak, Richard John Neuhaus, and George Weigel gibi isimler bulunuyor. Rizzo'nun belirttiğine göre, bu kişiler 'teocon' etiketini sevmeselerde kendilerini Katolik liberaller olarak isimlendiriyorlar.

Yine, The Economist Dergisi'nin Washington büro şefi ve "The Right Nation: Conservative Power in America" (Sağ Ulus: Amerika'da Muhafazakar Güç) kitabının ortak yazarı olan Adrian Wooldridge, International Herald Tribune'deki bir yazısında (25 Eylül 2006) teoconların Roman Katolik düşünürlerden oluşan bir çalışma grubu olduğunu ifade ediyor. İlginç olan, Wooldridge'in yazısında adres gösterdiği ve kendisi de bir teocon olan Damon Linker, ''The Theocons: Secular America Under Siege'' (Teocons: Seküler Amerika Kuşatma Altında) isimli kıtabında hareketin (neoconlarla ve evanjeliklerle kurulan işbirliğine rağmen) Roman Katolik olarak Roma (Vatikan'ı kastediyor) tarafından; ''dini sağı'' temsil eden evanjelikler tarafından ve ''entellektüel sağı'' temsil eden Yahudiler tarafından (neocon ilişkisini hatırlayınız) şüphe ile izlendiğini işaret ediyor.

Anlayacağınız gibi ortada, Altaylı'nın işaret ettiği gibi neocon hareketin ''yeni muhafazakarlıktan'' ''dindar muhafazakarlığa'' (teoconluk) dönüşmesi gibi bir hadise mevzu bahis değil. Altaylı, Amerika'da (ve dünyada) gittikçe artan bir muhafazakarlık olduğunu ve bunun politikaya yön vermeye başladığını anlatmaya çalışırken yanlış bir adres seçmiş kendisine. Benzer bir gelişme yukarıda da arzettiğim gibi Amerika'da zaten mevcut olan ve hem neocon hem de evanjelik kanatlar tarafından temsil edilen bir anlayış. Evanjelikler ise daha önce işaret ettiğim gibi oldukça koyu bir Hıristiyan sağ hareket. Yani oluşumun evrim geçirerek (Altaylı'nın iddia ettiği gibi) dindar muhafazakar bir başkalaşıma dönme ihtiyacı yok. Ayrıca, Altaylı'nın teocon diye tarif ettiği dindar muhafazakar grupların saydığı düşünüş tarzları tam da evanjeliklerin savunduğu anlayışlara denk geliyor. Gerçek teoconların (muhafazakar Katolik) benzer Apokaliptik (dünyanın sonu) anlayışları taşıdıklarına dair bir iz dahi henüz ortada yok. Teocon kavramının Altaylı'nın yazılarında kullanılış şekli bu nedenle hem eksik hem de havada kalıyor. Kavramı kullandığı yazısının akabinde ''Teoconlar ve AKP'' başlıklı bir haber de görünce Türk Kamuoyunu uyarmak ve bir kavramı yanlış kalıplar içinde öğrenmelerini önlemek amacıyla böyle bir değerlendirme yazısı yazmak icab etti. Olur ya! belki bir gün birileri ortaya çıkıp bu yeni oyuncak hamuru ile etrafa saldırmaya başlayabilir.

Son verdiğim alıntılar ışığında yazının baş kısımlarını bir daha tersinden okumanızı öneririm. Yazıyı başta yaptığım giriş ile ilişkilendirip bitireyim. Demek ki neymiş: Her kavramla öyle oynanmazmış. 29 Eylül 2007