26 Eylül 2007 Çarşamba

HÜRRİYET'İN ANKETİ!

Uzun bir süredir basınımızda bir anket furyası aldı başını gidiyor.
Kimsenin halka açılan bu anketlerin kalitesi konusunda yorum yaptığı
yok. Anladığım kadarı ile gazeteler bir kişiyi bir kaç soru yazmakla
görevlendiriyorlar ve sonra da ortaya çıkan bu soruları İnternet
sayfalarına koyuyorlar. Bu anketlerin bazıları sanki stajyerlere
yaptırılmış ayak altı iş izlenimi veriyor. Kimileri ise tecrübeli; ama
art niyetli bir takım kişilerin ürününe benziyor.

Anket geliştirmek ciddi bir iştir. Batı üniversitelerinde bu iş için
açılmış bölümler bile mevcut. Hal böyle iken konu gazetelerin
kullanımı konusuna geldiğinde Batı'da bile bir takım sorunlar söz
konusu. Anlaşılan o ki, medya bu anketleri belirlediği bir takım
amaçlar doğrultusunda kullanma eğiliminde. Hani anket geliştirmek
ciddi bir iştir dedim ya az önce; sanırım bazı basın kuruluşları için
anketin varlığı ve hizmet edebileceği netice daha önemli onlar için.

Normalde bir anketin içerdiği soruların neye dayanarak oluşturulduğu,
nasıl dizayn edildiği, verilen şıkların soru köküne verilebilecek
yanıtların tümünü kapsayıcı olup olmadığı gibi hususlar önem arzeder.
Bir anketin (ilmi anlamda) kaliteli, geçerli ve güvenilir olması
bunlar gibi bir takım kıriterlere bağlıdır. Belki sizin de başınızdan
geçmiştir. Benim okuduğum bir çok anket sorusu karşısında kendime
şunları söylediğim olmuştur: ''Soru öyle bir ifade edilmiş ki
insanları direk olarak filanca cevaba yönlendiriyor'', ya da; ''bu
şıkların içinde benim yanıtımı içeren bir madde yok'', ya da; ''bu
sorunun gerçek cevabı ile şıkların hiç bir alakası yok.''

Geçen gün Hürriyet Gazetesi'nde işte böyle anketlerden bir tane daha
yayınlandı. Anket kendilerine ait bir amaca dönük olarak hazırlanmış
besbelli. Eksik ve yönlendirici bir anket illüzyonu ile
toplayabildikleri kadar insandan yanıt toplayıp sonra da ''halkın
sesi'' diyerek toplum manipülasyonlarına devam edecekler izlenimi
veriyor. Ayrıca anketi yanıtladığınızda yüzdeleri (mevcut sonucu) da
göremiyorsunuz. Sonuçlar istemedikleri şekilde tezahür edebilir diye
alınan bir önlem bu anlaşıldığı kadarı ile.

Anketin nasıl tanıtıldığına bir göz atalım: (Hürriyet, 26 Eylül 2006)

''Türkiye çok önemli bir konuyu tartışıyor… Yeni Anayasa hazırlanırken
konu türbana geldi dayandı. Ve Malezya örneği gündeme oturdu.…
Malezya'da da türbanın üniversite ve kamu alanında serbest
bırakılmasından sonra siyasal İslam'ın inanılmaz bir hızla ülkeye
yayıldığı ve bir baskı unsuru olduğu iddiaları yoğunlaştı.… Yeni
Anayasa'nın toplumun bütün kesimlerine yansıtılmadan yalnızca AKP
tarafından hazırlanıyor olduğu iddiası ise Türkiye Malezya olur mu?
sorusunu daha da kuvvetlendirdi. Bu arada bu soruyu ortaya atanlara
karşı "Siz bunu sorarak darbe çığırtkanlığı" yapıyorsunuz eleştirisi
getirildi…''

Bu şekilde bir tanıtım çok açık bir yönlendirme örneği. Bir kere;
sorduğunuz sorunun bağlamı (context) çok önemli. Bu noktada dürüstlük
ve samimiyet gerekir. Gerçekten insanlar bu konuda ne düşünüyor
sorusunu merak ediyor musunuz? Yoksa yönlendirici bir soru ile
topladığınız yanıtları sonuçları da saklayarak ''halkın sesi'' diyerek
kullanmayı mı amaçlıyorsunuz? Ankete katılmayı düşünen insanlar bu
soruya ait gelişmeleri ve sorunun bağlamını yeterince
bilemeyebilirler. Anlaşılan bunun bilincinde Hürriyet Gazetesi.

Eğri oturup doğru konuşmalı Hürriyet. ''Mahalle baskısı'' ve ''Malezya
olur muyuz?'' tartışmalarını başlatan, konuyu ülkenin gündemine
gereksiz yere sokan zaten Hürriyet'in kendisi. Hürriyet yazarlarının
temelsiz ve lüzumsuz bir şekilde ortaya çıkarttıkları, Doğan grubuna
bağlı medyanın ise körüklemeye devam ettikleri bir tartışma bu. Amaç
üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. Bu karmaşada alınmaya çalışılan
ihaleler ile ilgili haberleri de takip ediyoruz alternatif medyadan.

Az önce nasıl tanıtım yaptıklarına dair bir alıntı verdim. Onu tekrar
okuyun lütfen. Konuyu Türkiye'nin tartıştığı yok. İnsanlar Hürriyet'in
ortaya attığı taşı çıkarmaya çalışıyorlar o kadar. Halkın bu tür
endişeler peşinde koştuğu da yok. Bunun halkın gündeminin bir parçası
haline gelmesini isteyen taraf Hürriyet'in ta kendisi. ''Yeni Anayasa
hazırlanırken konu türbana geldi dayandı. Ve Malezya örneği gündeme
oturdu.'' ifadesi o yüzden şartlı bir yönlendirme. Anayasa konusunu
türban konusuna indirgeyen zihniyet gene aynı Gazete'nin yazarları
tarafından temsil ediliyor. Rektörler de konuyu türban konusuna
indirgeyerek ilmi bir zaafiyet örneği sergilemediler mi geçenlerde. Bu
ifadeyi okuyan bir kişinin sanki AKP'nin de konunun bu noktaya
gelmesinde rol oynadığı izlenimi edinmemesi içten bile değil.

Bakın nasıl devam ediyor anketteki yönlendirmeler: ''Malezya'da da
türbanın üniversite ve kamu alanında serbest bırakılmasından sonra
siyasal İslam'ın inanılmaz bir hızla ülkeye yayıldığı ve bir baskı
unsuru olduğu iddiaları yoğunlaştı.'' Gene aynı konuya geliyoruz. Bu
iddiaları ortaya atanlar arasında en canla başla gayret göstereni
Hürriyet'in kendisi. Anketi insanlara sunarken nasıl da kendisini
konunun dışına çekip ortada gerçekten bir tartışma varmış da;
kendileri de bunun cevabını merak ediyorlarmış havası estiriyorlar.
Ayrıca, olay Malezya'da gerçekten bu şekilde mi gelişti acaba? Bu
soruya benim cevabım hayır olacak. Malezya bir çok farklı etnik ve
dini grubun uyum içinde yaşayabildiği, IMF'yi kapı dışarı ederek
ekonomik anlamda çok hızlı bir kalkınmayı da hayata geçirebilmeyi
başarmış bir ülke.

Tüm bu yönlendirmelerin ardından bakın nasıl bir duygu sömürüsü ve
şartlandırma geliyor: ''Bu arada bu soruyu ortaya atanlara karşı 'Siz
bunu sorarak darbe çığırtkanlığı' yapıyorsunuz eleştirisi getirildi…''
Az önce de arzettiğim gibi; insanlar konunun genel gelişim ve
bağlamını tam olarak bilmiyor olabilirler. Anayasadan birden türbana,
oradan da birden ''eleştirenleri darbe çığırtkanlığı ile suçluyorlar''
illüzyonuna maruz bırakılmış anketi dolduranlar. Bu eksik ve kasdi
şartlandırmanın hemen akabinde şu soru ve şıklar sunuluyor insanların
karşısına:

''Türkiye Malezya olur-olmaz tartışmalarını nasıl yorumluyorsunuz?''
a) Darbe çığırtkanlığı
b) Sivil ve haklı bir tartışma
c) İlgilenmiyorum

Konuyu çok iyi bilmeyen birisi bu tanıtımı okuduğunda elbetteki
Malezya olma tartışması ile Darbe çığırtkanlığı arasında bir ilişki
göremeyecektir. Darbe çığırtkanlığının alternatifi olarak sunulan ve
çok masum bir çağrıda bulunan ''sivil ve haklı bir tartışma'' maddesi
insanların algılarını etkilemeye dönük olarak sunulmuş. Halihazırda
mevzunun darbe çığırtkanlığı ile bağlantısını anlayamayan (Gazete
zaten alakası yok diye sunmuş) insanlar böyle 'masum' ve her zaman
için geçerli olan bir madde ile karşılaştıklarında sizce nasıl
davranacaklardır?

Benim Hürriyet'e, diğer medya organlarına, ve bu organları
denetlemekle sorumlu olan kuruluşa bir önerim var. Ortak ve tarafsız
bir sistem geliştirin. Bu özerk bir şirket kurma şeklinde de olabilir.
Eğer gerçekten insanların belli bir konuda ne düşündüğünü öğrenmek
istiyorsanız bunu yapınız. Bu teklifin şimdilik mevcut 'silahşör'
medyamız için kabul edilemez bir teklif olduğunu biliyorum. Anketler
daha uzun bir süre aynı mantıkla kullanılmaya devam edecek. Taki
toplum daha da bilinçlenene kadar. Daha objektif bazı kurumların ise
bunu mevcut imkanları ile yapmaya hazır olmadıklarının bilincindeyim.
İnancım odur ki Türkiye bir gün bu konuda da mesafe alacaktır. Bunu
ilk başlatacak olan gazeteyi şimdiden tebrik ederim. 27 Eylül 2007