2 Ocak 2010 Cumartesi

TÜRKİYE’NİN ERGENEKON’LA KOZMİK İMTİHANI

Bu yazı 7 Ocak 2010 tarihli IV.Kuvvet Medya Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Çok ilginç gelişmelere sahne olan, sürprizlerle dolu bir yılı geride bıraktık. Toplumun hem yekünü hem de farklı farklı kesimleri, muhatap olma derecelerine göre, nasiplerini aldılar 2009 yılı bohçasından. Kürtçeye özerklik haberleri ile açılan; ama devletin üst düzey yetkililerine suikast planları ile kapanan, bize ne sunacağını hiç kestiremediğimiz haylaz bir yıl...

Eminim, ne milletimiz ne de Başbakanımız, zamanın en küçük birimlerinden biri olan ‘’bir dakika’’ ifadesinin, 2009 yılında asırlara bedel bir mâhiyet ve anlam kazanacağını tahmin etmemişlerdir. Evet! İngilizce bir dil olalı ‘one minute’ ifadesi hiç bu kadar büyük bir anlam kazanmamış; kibir âbidesi bir devlet başkanının başını ezerken dünyanın yarısına yakın bir kitleye ‘eyvallah!’ dedirtmemiştir. İşte 2009 yılı bize bunun olabileceğini tüm cesareti ile gösterdi.
Daha neler mi oldu? Obama Amerika’nın ilk siyahi başkanı olmayı başardı. Amerika, Irak’ta iflas ettiğini nisbeten kabul etti, onurunu zedelemeden Irak bataklığından çıkma planları yaparak, gözünü Afganistan’da yeni mâcerâlara dikti.

Ancak kanaatimce en büyük sürprizi bizim Ergenekon câmiası yaşadı. Bir örümcek ağı hassasiyeti ile kurdukları suç organizasyonunun bu kadar kolay çözülebileceğine hiç ihtimal vermemiş olacaklar ki; yaşadıkları hezimetler karşısında şaşkınlıkla karışık bir sağa tosladılar bir de sola. Eskiden hep taşeron kullanmaya alışmış olan örgüt, yaşadığı panik havası ile artık piyonlarını değil, kale (orduya sızmış), vezir (adalete sızmış), at (medyaya sızmış) ve fillerini (siyasete sızmış) çıkardı sahneye. Hatta, son günlerde ‘at’ların topu taca atma gayretlerine bakılırsa ‘şâh’ı rahatlatmak için ‘kale’leri ile bir ‘rok’ hamlesi yapmak isteyeceklerini kestirmek bile zor değil. Savcıların hamlesi zaten bu ‘rok’ hamlesini savuşturup ‘şah’ı savunmasız bırakmak idi belkide.

Efendim! bu yıl, Alevi kardeşlerimiz için de sürprizlerle dolu bir yıl oldu. Âcizâne bendenizin de dahil olduğu bir grup insan şimdiye kadar hep, Alevi kardeşlerimizin yıllardır nasıl sinsi bir plan ile CHP siyasetine mahkum edildiklerini, bir takım provakasyonlar ve sahte laikçilik oyunları ile toplumdan izole edildiklerini söyleyip durduk. İşte 2009 yılı orataya döktüğü kirli Ergenekon çarşafları ile, Alevi kardeşlerimizin önemli bir kısmına bu gerçeği gösterdi. Bir çok Alevi’nin Ergenekon fişleyicileri tarafından nasıl fişlendikleri, bazı liderlerine nasıl kışkırtma amaçlı suikast tertip edildiği, hem Alevi hem de Sünnileri birbirlerine düşürmek için nasıl kurnazlıklar planlandığı belgeler ışığında bir bir ortaya döküldü ve herkesin gözünü açtı. En önemlisi de, CHP’nin Aleviler hakkında gerçekte ne düşündüğü o meşhur ‘Dersim’ açıklaması ile gün yüzüne çıktı ve Baykal’ın da destek vermesi ile tarihte yerini alan ifşaatlar arasında yerini aldı. Alevi kardeşlerimizin hâlâ süren tepkileri konunun burada kalmayacağını gösterir mâhiyette.

Ergenekon’la devam... 2009 senesi, bize Kozmik odanın kapısını açarak güzel bir hediye bırakarak gitti. Genelkurmay’dan birileri son bir hamle ile bazı evrakları yakmış olsada, odanın içindeki dumanlar bertaraf olduğunda bu kozmik oda bize sırlarını ifşâ edecek ve milletimiz, 2009 senesinin bize aslında ne kadar büyük bir armağan takdim ederek, bir teşekkür dahi beklemeden, mütevâzi bir edâ ile aramızdan çekip gittiğini anlayacaktır.

Kozmik oda açılırda basın bundan nasibini almaz mı hiç! Hem de ilk alan o oldu. Kozmik odanın ilk kurucularından gelen ifşaatlar, bu odanın varlığını ilk açık eden Ecevit’ten tevârüs ettiğimiz alıntılar ve bazı gazetecilerin satırlarına yansıyan itiraflar meğer bazı gazetecilerin ve siyasilerin ‘’Özel Harekatçı’’ olduklarını gözler önüne seriverdi. Bazı gazetecilerin bir anda Genelkurmay’dan daha çok ‘kozmik oda’ savunucusu çıkmaları, bazı siyasilerin hiç gecikmeden topu taca atma gayretleri, bizleri şimdiden 2010 yılından yeni sürprizler dilenen bir hâlet-i ruhiye içerisine soktu bile.

2009 yılı, yer altından lav silahları çıkardı; birileri ‘boru’ dedi. Adâlet mühürler ‘ıslak’ dedi; birileri ‘tuzum kuru’ dedi. Belgeler Ergenekon dedi; biri ‘fasa fiso’ dedi, diğeri ‘ben avukatıyım’ dedi. Kurucuları JİTEM dedi; birileri ‘yok’ dedi. Taraf ‘darbe günlüklerini’ doğruladı; birileri ‘bağcıyı’ dövdü. Deliller ‘kafes planı’ dedi; birileri ‘kağıt parçası’ dedi. Adâlet, ‘Ergenekon çetecileri’ içeri dedi; birileri ‘gidip bir ziyaret edelim’ dedi. Hakimler adaleti tescil edelim dedi; ama birileri emekli paşaları ‘GATAKULLİ’ ye getirdi, rahat ettirdi. AKP, demokratik açılım dedi; en çok Kürt hakları savunucuları panik yaşadı. ‘’Bir arslan miyav dedi; minik fare kükredi. Fareden korktu kedi; kedi pır uçuverdi’’. İşte önceden devir aldığıyla, kendisiyle böyle bir yıldı 2009.

Zaman’dan Mustafa Ünal’ın bir tarih kitabından aktardığı gibi (1 Ocak 2010): ‘’Tarihin kesin dönemleri ve çağlara ayrılması sadece ders kitaplarında vardır. Tohumdan ağaca sıçrama olmadığı gibi insanlığın evrimi de sıçramalarla yürümez…’’ Hele bir yıldan bir diğerine bu hiç beklenmez. Bizler de 2010 yılından bir sıçrama beklemiyoruz. Sadece; 2009 yılından tevârüs ettiği sürprizlerin üzerini örtmesin, aksine deştikçe deşsin; kozmik ve benzeri odaların gizemlerini fâş etsin; ‘oda’dan ‘loca’ya geçit açsın; ‘şâh’a ‘mat’ çeksin; ülkemizin Ergenekon’a karşı yürüttüğü ‘kozmik sınavda’ yüzünü güldürsün ve bu ülkenin Başbakanına bir daha ‘one minute’ dedirtmesin yeter. Mümtazer Türköne, 2010 yılı için ‘’Tarihin hüküm yılı’’ ifadesini kullanıyor (Zaman, 1 Ocak 2010). Şimdi, hâl böyle iken, sizce ben çok mu şey istiyorum 2010 yılından?

2010’dan ilk medya notu: DKM’nin işaret ettiği bir habere göre (2 Ocak 2010) Hürriyet’in yeni amirali Berberoğlu, kendisini tanıttığı ilk yazıda ‘şeyh torunu’ olduğu vurgusunu yapmış. Hafızam yanıltmıyorsa daha önce de Sezer’in atadığı ve AKP’ye kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurahman Yalçınkaya da Doğan Grubu medyasında özellikle ‘şeyh torunu’ vurgusu ile tanıtılmıştı kamuoyuna. Bu bir taktik midir? Basınımızın yeni ‘Amiralinin’ hangi çizgide olacağının göstergesi ve AKP’ye bir ‘aba altından sopa gösterme’ yöntemi midir bunu zaman gösterecek.