15 Şubat 2016 Pazartesi

CEMAAT NEDEN VE NASIL KAZANIYOR? (8)


Bu yazı 15 Şubat 2016 tarihinde Yeniyön.tv de yayınlanan köşe yazısıdır.


Ergenekon’un ötekileştirici, dogmatik, kamplaştırıcı ve hep bir düşmana ihtiyaç duyan öğelerden beslenen ulusalcı ve Kemalist çizgisi (Atatürkçü demiyorum) AKP’nin, aynı öğeleri İslâmcılık üzerinden yapmaya çalışan Erdoğanist yaklaşımları ile birleşti. Öncelerin düşman üretme ve hedef gösterme kavramları olan; yobazlık, İran olma, türban, Atatürk düşmanlığı gibi öcü kavramları ile AKP’nin ‘’paralel devlet’’ safsatası aynı amaçları güdüyor. Her ikisinin de en kolay günah keçisi düşman olarak belledikleri Hizmet Hareketi ise her türlü baskı, zorlama, teftiş, yargılama, iftirâ vb. süreçlerden hep güçlenerek çıkıyor. Erdoğan’ın temsil ettiği yeni zulüm süreci de tıpkı öncekiler gibi hukûkî zemini olmayan, en üst perdeden bir saldırı olduğundan; neticesi itibarıyla, Cemaat açısından en ‘AK’layıcı süreç olacaktır.

Bunların da üzerinde, her iki gücün de Cemaat’e yaptıkları, şimdiye dek pek yazılmamış çok daha büyük bir iyilik var. 28 Şubat dönemi, estirdiği fırtınalara, Gülen’in ülkeyi terk etmesine, Cemaat’e kısmen eleman kaybettirmesine rağmen çok faydalı sosyolojik sonuçlar doğurmuştu. Bu sayede; (1) bugüne göre daha içine kapanık, daha az öz güvenli ve dışa açılma noktasında, yurt dışında okul açma hareketleri başlamış olsa da, yine de eksiklikler yaşayan Hareket, bir çiçek tomurcuğunun patlayıp polenlerini etrafa saçması gibi Cebr-i lütfi olarak bir ufuk genişlemesi yaşadı. Bu, hem yurt içi hem de yurt dışı bağlamında, Cemaatteki algıların daha dışa açık hâle gelmesini sağlarken, Gülen’in, kendisinin de ABD’ye gitmesiyle birlikte, Hareket’i diyalog ve diğer uluslararası açılımlar konusunda daha rahat teşvik edebilmesini sağladı. Zirâ zihinler artık açılım ve diyalog endeksli düşünmeye daha hazır hâle gelmişlerdi.

Sızıntı dergisinin başlaması, imam hatip ve cami açmayı ibâdet sayan bir toplumu kolej açmaya ikna etme çabaları, hattâ ilk medya oluşumlarının başlaması ve benzeri ilk oluşum dönemlerinde Gülen’in etrafındaki herkes bu konulara aynı derecede alışık ve hazır değillerdi. Bu fikirlere ilk zamanlarda hazır olmayan çevreler belki de başlangıçta direndikleri bu fikirleri sonradan çok iyi şekilde benimseyip onlara sahip çıkmışlardı. Cemaat daha ilk günlerinde İzmir Kestanepazarı’nda 10-20 insanla daha yeni filizlendiği bir dönemde 1980 darbesine giden baskı, takip ve tutuklanma dönemleri yaşanmış; onun etkisiyle de, Cemaat belki de ilk kez ‘hicret’ etmeyi öğrenmiş, onu pratiğe dökmeye ‘zorlanmış’; böylece Türkiye’nin farklı bölgelerine açılmıştı.

28 Şubat soğukları da tıpkı karda açan kardelenler gibi yeni fikirlerin Cemaat bilincinde daha rahat filizlenmesine vesîle oldu. Özellikle yeni yetişmiş, ilk zorlu günleri yaşamamış olan yeni nesil, yurt dışına açılma ve kendini daha net ifâde edebilme yönünde gerekli olan özgüveni kazandı. Hep dar ve güvenli has dairede kalan, yuvadan uçmaya cesaret edemeyen kuşlar misâli, bu özgüvenle birlikte fertlerin daha farklı yerlere kanat açmaları sağlanmış oldu.

Tek bir örnek vereyim: Önceleri sadece mezun olup kurumlarda çalışmak isteyen binlerce kişi 28 Şubat Ergenekonunun baskılarından dolayı daralan ve sıkışan kurumlarda iş bulamayınca hem yurt içinde hem de yurt dışında yüksek lisans ve doktora yapma fikrine iyice alıştı. Böylece Cemaatin ikinci ve en büyük akademik kuşağının temelleri atılmış oldu. Bundan 10-15 yıl sonra ülkemize Aziz Sancar dışında Cemaat mensuplarından bilim alanında Nobel ödülleri gelirse ki geleceğine inanıyorum, bunda şüphesiz 28 Şubat sürecinin de bir katkısı olmuş olacaktır.

İlâve olarak, 28 Şubat süreci Cemaat’e işlerini daha düzenli ve dikkatli yapmayı öğretti, bir bakıma eğitmen görevi gördü. Bugün, İpek Medyanın sahibi Akın İpek, AKP’ye hesaplarda kanunsuz hiç bir şey; hattâ hata bile bulamazsınız diye meydan okuyorsa bunda Ergenekon döneminin büyük katkısı vardır.

Üçüncü bir faydası da şu: Hem Ergenekon hem de Erdoğan tarafından uygulanan baskılar, teftişler, tutuklamalar gibi süreçler Cemaatin direncini arttırdı, öğrenme ve yeniliklere açılma dürtüsünü kamçıladı ve böylece onu, her hareketin, reformun, kurumun, ülkenin vs., en büyük düşmanı olan, atâlete düşmekten korudu ve ona canlılık kattı; fertlerin azim ve motivasyonlarını arttırarak doğal bir hedef hatırlatması yaptığı gibi, onların yeni hedefler geliştirme azim ve kaabiliyetlerini de ateşledi.
Bu tavsif ettiğim sürecin son derece doğal bir yolla gelişmesi ise ayrı bir kazanım olarak Cemaat hanesine yazılmalı. Örnek üzerinden izah edelim:

Devâm edeceğiz…