Bu yazı 26 Temmuz 2015 tarihinde Yeniyön.tv de yayınlanan köşe yazısıdır.
Adalet kelimesini duyduğumuzda aklımıza gelen klişe sözler vardır.
Adalet mülkün temelidir denir meselâ. Adaletin sembölü ise; gözü bağlı
şekilde bir elinde kılıç diğer elinde terazi tutan Eski Roma’dan kalma Justitia figürüdür. Aynı şekilde; ama gözü açık Yunan Tanrıçası Themis
de vardır. Adalet terazisi kararlarda objektiflik ve tarafsızlık
dengesini sembolize eder. Kılıç ise adaleti uygulamakla yükümlü olan
otoritenin gücünü, istikrarını ve devamlılığını temsil eder. Gözün bağlı
olması; adalet dağıtıcılarının, duyguların, çıkarların, gücün ve
kişilerin etkisinde kalmaması, kişilere göre adalet dağıtmaması; tamamen
kendi iç vicdanî gözleri ile hakîkate bakması anlamındadır. Zîrâ, ‘’en
mükemmel adalet, vicdandır.’’ (Victor Hugo)
Adaletin gözü kördür derken de bu hakîkat anlatılmak istenmektedir
şüphesiz. Karşısına oturan kişinin zenginliğine, soyuna, asaletine,
ırkına bakmaması beklenir adaletten. Oysa çoğu zaman böyle olmaz! Adalet
ve hukuk sisteminin zenginlerin, güçlülerin ve zalimlerin elinde bir
paçavraya döndürüldüğü çok olmuştur. Hâlihazırda ülkemizde yaşanan süreç
de adalet sisteminin AKP hükümeti ve Erdoğan eliyle felç edilmesi
sürecidir. İddialar karşısında aklanmak yerine hukuk sistemini
dağıtmağa, bununla da kalmayıp onu yeniden dizayn etmeye çalışmaktadır
AKP.
İşte bu nedenle aslında adaletin gözünün bağlı olmaması gerektiğini düşünürüm. Prof. Sami Selçuk, başka bir sâikle de olsa, Themis’de
ki gibi yargıcın gözünün açık olması gerektiğini savunur. Ona göre
adalet, karşısına oturan kişiyi çok iyi tanıyarak karar vermelidir. Bir
eğitimci gözüyle meseleye ben de benzer bir zaviyeden şöyle bakıyorum:
Adaletin kılıcı, terazisi vb. kavramlar dışında yeni kavramlara ihtiyacımız var. Bence ‘adalet prizması’
sembolü olmalıdır. İnsan gözünün algılayabildiği görünür ışık bir
prizmaya vurduğunda değişik dalga boylarındaki tayflarına ayrılır.
Böylece renkleri görürüz. Adalet sistemi de vicdan gözlerine yansıyan
ışıkları (suç, delil, iddia) dalga boylarına ayırıp analiz ederek karar
vermelidir. Böyle bir bakış; bilgiden ve delilden beslenme, olayların
esasına vâkıf olma, hakîkatı tüm renkleri ile görme bilgeliğidir.
Yargıçlar bilge olmalıdır aynı zamanda. Gerçek bilgelik cesareti de
besler. Hatta bu kabiliyetleri öyle derinleşmelidir ki, sadece görünen
ışığı değil, diğer dalga boylarını da görebilmelidirler. Çünkü günümüzde
suçlar artık daha bir ustalıkla, çeşitlilikle ve cesaretle
işlenmektedir; hükümet kılığına girmektedir meselâ. Görünen ışık
elektromanyetik ışınımların küçük bir kısmıdır. Onun dışında X-ışını,
radyo, mikrodalga, ultraviyole, kızılötesi ve gama ışınları da vardır.
Karanlıkta bizim seçemediğimiz bir fareyi kızılötesi ışınlar sayesinde
görür yılanlar. Güneşe bakarken tüm dalga boyları ile bakabilsek onu
sadece sarı değil birçok farklı tarz ve renkte görebilirdik. Onun gibi;
bilge bir adalet, suçları ve şahısları değişik bilgelik ve bilgi (delil)
boyutlarıyla da görüp değerlendirebilmeli, hakîkate öyle vâkıf
olmalıdır. Kant’ın dediği gibi; ‘’insanlar ışığı görmez, ışıkla görür.’’
Önemli olan onu algılayabilecek kabiliyetin (gözün) – adalet açısından –
vicdan gözünün, bilgeliğin, bilgeliğin kazandırdığı cesaretin ve
‘prizmanın’, olmasıdır.
Felç edilen adalet sistemimiz öyle mi oysa? AKP hakkında kara para
aklama, rüşvet, yolsuzluk, ihâleye fesat karıştırma, teröre destek,
fişleme, yalan, iftirâ, adam kayırma vb. birçok dalga boyunda tezâhür
eden suç iddiaları ve delilleri var. Buna rağmen adalet sistemi felç
edilerek sadece AKP ampülünden, yani Erdoğan ve Havuz medyasının yoğun
ve sistemli illüzyonundan, yansıyan ışığı (‘’paraleli’’) görmesi
istenmektedir. Oysa o ışığa adalet prizmasından bakabilsek bahsettiğim
suçlar görünecektir. Fenerle gözüne ışık tutup hareketsiz bırakma bir
tavşan avlama yöntemidir. Hukuk sistemimiz işte bu şekilde AKP ampülünün
ışığı ile felç edilmekte ve adalete adetâ bir ışık körlüğü
yaşatılmaktadır. ‘Adaletin gözü kördür’ sözü AKP’ce böyle anlaşılmak
istenmektedir.
Ülkenin AKP cenderesinden kurtulup bir an evvel normalleşmesi lâzım.
Adalet sistemi ancak o zaman rahat bir nefes alıp aslî vazifesine
dönebilir ve süreçten aldığı derslerle resmini çizdiğim bilgeliği
yakalama yolunda ilerleyebilir. İşte o zaman geldiğinde adalet
sisteminin AKP’yi nasıl yargıladığını görecek ve hangi ‘dalga
boylarında’ ne tür suçların irtikâb edilmiş olduğunu hayretle ve
teessürle izleyeceğiz!
Sabır ve dua ile bekliyoruz!